21 Şubat 2019 Perşembe

Haleti Ruhiye



Bir Karadenizli olarak tez canlı olduğumu söylememe gerek var mı?
 Her şey o anda olmalı.  Olmayacaksa bilmeliyim ona göre yoluma devam etmeliyim. 
Ben böyle yetiştim.
 Alelacele yenen yemekler, tarlaya ahıra gidilecek diye üstünkörü üst  baş düzeltmeler. Ev düzenine önem vermeden sadece temiz olup olmadığına önem vermeler. Yemek pişmiş yeniyor mu yenmiyor mu, daha güzeli olabilir mi düşünmemeler. 

Çok kızardım yurdum insanına yeni bir şey için caba saf etmiyorlar diye. 
Halbuki değişmeye vakitleri yokmuş. Olsa da nasıl değişeceklerini bilmiyorlarmış. 

Şimdi kendime bakıyorum. Hadi değiş diyorum. Nasıl bir insana dönüşmen gerektiği yada olmaman gereken insan profili önünde. Hadi değiş!
Yok olmuyor, felsefemde yok. 
Her şey acele olmalı. Sabretsem çok güzel eserler ortaya koyarım muhakkak ama uzun vadede kim sabredecek. 

Hayranım her işi sanat işler gibi işleyerek ince ince sakin yapan insanlara. 

Yemek mi hazırlanacak. Beş dk da 3 -4 çeşit olacak illaki. Niye 3 -4 çeşit yani. Sakin sakin tek çeşit hazırla muhabbetle ye.  Muhabbet olduktan sonra bir kuru lokma ile de doyar insan. 


Bu yaşta teyze çay ikram ediyorsa edecek lafı vardır. Paylaşmalı yılların birikimini. Süs püs yok, muhabbet var. Ben olsam süslü çay tabağı, şekerlik kullanırım. Onları hazırlarken de muhabbet uçar gider. 
Bu teyzenin karşısında ruhu doyar insanın. 
Göz mideden önce doyar diyorlar. İlave ediyorum ruh ikisinden de önce doyar. 


Yün eğirmek zor iştir, sabır ister, maharet ister. Biz sabredemeyiz hemen tuhafiyeden üzerine organik yazanı alıveririz. Yazılanın doğruluğuna değinmeden o  ipi eğirmek yerine daha faydalı ne yaparım diye düşünüyorum. Madem uğraşmıyorum vaktim bana kaldı, faydalı bir şey yapmalıyım. 
Hoş yün eğirsem patik dokuyacak değilim ya. 


Rahmetli babannem dokurdu. 5 şiş ile çoraplar, patikler. Babaannem daimi kalacakmış gibi onca torundan birimiz öğrenmedik.
 Biz patik dokumayı bilmiyoruz, torunlarımız patik nedir bilmeyecek, yünün kaynağını bilmediği gibi. 
Yorganlar diktirilirdi. Saten yüzlü desen desen. Üstüne nevresim geçirilecek denmez güzel güzel işlenirdi. Neden çünkü kişinin hayta verdiği önemi gösterir. 
Herşey  basitleşti. Düşünüyorum da en son neyi ne zaman özenerek yapmışım?
Hiç bir şeyi.
Bir silkelensem tozlar arasından  bir şey çıkar mı?
Bu arada resimler pinterestten dememe gerek yok di mi?

1 Şubat 2019 Cuma

Ocak 19

Sevgili günlük,

Var olmayan takvim yaprakları hızlı bir şekilde uçuşurken bir yaprağa notlar alayım istedim. Not alayım ki yıllar sonra hatırlanacak bir anım bulunsun.
...
Kaç kere yazdım sildim bilmiyorum. 
Nereden başlasam  yada yıllar sonra neyi hatırlamak benim için önemli, emin olamıyorum.
Bildiğim bir şey varsa içinde bulunduğumuz bir şeyden memnun kalmama durumu ruhumu fazlasıyla yoruyor. Ortam değişikliği yapmak istiyorum. Ortam değişikliği iyi gelir mi ki?Yorgun insan profili her yerde aynı. Ne değişecek !

Bazı şeyleri görmemek için kendimi kitaplara verdim. 

En hızlısından kitap okumaya giriştim. Sanki dersiniz ki görev verilmiş. O vakit o kitap okunmazsa otuz saniye içinde kitap kendini infilak edecek. Tüm kelimeler, noktalar, virgüller etrafa saçılacak.

Eve gidilecek dinlenecek ve kitap okumaya başlanacak.

Bu hevesle yıllardır okunmayı bekleyen kitaplarımı bitirebilirim galiba 😊




Gölgesizler - Hasan Ali Toptaş 

Yazarı bir kenara not alalı uzun zaman oluyor. O kadar çok övüldü ki hayal kırıklığına uğramaktan korkup erteledim. Nasip bu güne imiş. 
Tek bir şey söyleyeceğim. Benim gibi yapmayın ertelemeyin bir an önce yazarla tanışın.

Babil Prensesi - Selami İzzet Sedes - Kum Saati Yayınları

Beyazıt Sahaftan almıştım. Tarz olarak geçmişle günümüz arasında gidip geldiğini düşünerek almıştım ama değilmiş. Müsait olduğum bir ara aynı sahafa gidip takas yapmak istiyorum. Tabi yapılıyorsa. 

And Dağlarında Terör - M . Vargas Llosa - Can Yayınları

Geçen sene D&R ' nin 7 liralık kitap kampanyasından almıştım okumak bu güne nasipmiş.
Yazarın okuduğum ikinci kitabı. Pek tarzım olduğunu söyleyemeyeceğim. İlk kitaba göre biraz daha derli toplu olsa da sevdim diyemem. 
:)

Hırsızlar Sokağı - Mathıas Enard - Can Yayınları

Bu kitapta D&R'nin 7 liralık kitaplarından. Alırken kitap yada yazar hakkında bir fikrim yoktu. Muhtemelen Necip Mahfuz tarzıdır dedim. Eh biraz anımsatıyor. 
Oldukça akıcı bir kitap. 
Kitap bitince ben bu kitaptan ne öğrendim sorusunu kendinize sormayacaksanız okuyun, aksi takdirde bir değer katmıyor insana. 
Kitap ergenlik hevesi yüzünden evden kovulan  birini hayatını anlatıyor. Evden kovulduktan sonra hayatta kalma mücadelesini, kendini geliştirme çabasını kitaplar eşliğinde görüyoruz. Yazar kendini ibni Batutaya benzetiyor. Pek çok örnekler veriyor.  Seyahatnameyi okumuş biri olarak örnekleri zerre hatırlamadım. 

Benim Hüzünlü Orosbularım - Gabriel  Garsial Marqouz - Can Yayınları 

Yazarın daha önce yüzyıllık yalnızlığını okumuş beğenmiştim. Bu kitabın hikayesini saçma olsa da  akıcı ve çılgınca buldum. Farklı bir tutku.

Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu - Şermin Yaşar



Kuzenlerim Şermin hanımın hayranı,  sürekli takip eder dururlar. Bende kuzenler vasıtasıyla tanıdım kendini.  Doğallığına hayran olsam da ne kitabını okumuş ne de bir etkinliğine katılmıştım. Kuzenden akıcı bir kitap istedik getirdikleri içinden ilk bunu okudum. Oldukca akıcı ilginç hikayeler.  

Kayıp Gergedanlar - Cem Kalender - Alakarga roman


Yazarı bilmem etmem. Yayınevini yeni tanımış tarzını beğenmiştim. Yeğenime kitap bakarken kendime de bir iki kitap aldım. 
Yazarın iki kitabı vardı.  Klan ödüllü olduğu için sıkıcı olacağını düşündüm. 

Okurken inanılmaz gerildim. Maraş da anneleri ardından intihar eden kardeşleri düşündüm ruhum sıkıldı ara verdim ...
Özetle kitabı hem merak edip hemde rahatsız hissederek okudum.  
Kitabın Kafkaesk tarz olduğunu okudum, zor bir şeyler bekliyordum ama bu kadar değil. 

Değişik bir tarz, hadi sizlerde okuyun. Okuyun ki beraber yorum yapabilelim.
O kadar kuyu muhabbeti geçti. Suna Hanım'ın çocukluğu ile bağlantısını bekledim, Sümer Bey le ilgili bir gelişme bekledim. Gergedanları, çobanı, sazlıktaki çocukların mantıklı açıklamasını bekledim. 
Bir son bekledim de bekledim. 
Hepsini tek tek tartışmak istiyorum. Okuyanlar burada mı?



Ocak ayı okumalarım bu kadar.

Bunlar haricinde 2 konser ve bir matinaya gittim.
Matinadan paylaşım yapmayacağım. 
Kısaca konserlere değineceğim. 

İlki Şerefiye Sarnıcında oldukça ilginç ve güzel bir konserdi. Az kişilerle  harikan bir ortamda yeni bir tarzla tanıştım. 
Mehtap Demir ismini duymadım etmedim. Naif bir ses ve duruş imkanınız varsa canlı dinleyin.



İmkanınız varsa Sarnıç Konserlerine katılınız. 

İkinci konser oldukca kalabalık bir ortamda oldu.

Resul Dindar

Kendisini severek dinlerdim.  İlk defa canlı dinleme imkanım oldu, bir heyecan duymadım.  Belki bunda ortamda etkili olmuştur.

Ocak ayı bir şekilde geçti. Rabbim güzel günler göstersin.