31 Aralık 2021 Cuma

kitap okuma

Haziran  

2020 yılında bir dünya  kitap alınca 2021'e girerken hevesle kitap okudum. Bir süre sonra o heves fıs diye sönüverdi. Fıs diye sönü vermesinin sebebi uzun zamandır hazırlandığım ama geçemediğim sınavdan yine geçememiş olmam.  Bir yanım her şey bir sınav değil, hayat sadece işten ibaret değil dese de diğer yanım kendini huzursuz hissediyor. Hiç bir şeye odaklanamıyor, hayattan zevk alamıyor ve en önemlisi kendini yetersiz görüyor. 

Böyle bir ruh hali ile destek almaya başladım. Sınavı geçememe ve yetişme kültürümüz üzerine konuştuk biraz. Çocukluğum sürekli eleştiri ve kıyaslanma ile geçtiği için. Sınavda bir nevi kıyas sistemi olduğu için beynim arka fonda ya başarısız olursam der dururmuş onu keşfettim. Daha doğrusu Buket Hanım yol gösterdi. 

Ekim

Gecen yıl 75 kitap okuyunca 38 kitap  okuduğumu yazmak biraz tuhaf hissettiriyor. Yok ya ne tuhafı neden eksik olsun. Kime göre neye göre.

2020 yılında evdeydim desem yeri. Bolca okumam, örgü örmem, etamin işlemem çok normal. Normal olmayan bir insanın hayatı sadece başarılardan ibaret sayması. Başarılı olacağım diye çabalayıp durması. Çaba tabi ki gerekli. Sadece bazen başarısız da olabileceğimizi kabul etmemiz gerek. 

Her yıl bir öncekinden farklı geçiyor. İnsan gelecekle ilgili kestirimde bulunamıyor. Yapmam dediğini yapıyor. İnşaata çalışmam diyordum, uzun süre işsiz kalınca mecbur çalıştım. Uzak yola gitmem diyordum. Yakın yolda trafik çilesini görünce onu da kabul ettim. 

Sabah bir saatte gittiğim yolu akşam iki saatte dönünce insanın başka bir şey yapmaya enerjisi olmuyormuş onu gördüm. Ne kadar görmeyeceğim, umursamayacağım desem de bazı insanlar çirkefliklerini gözüne gözüne sokuyor onu gördüm bu sene. Eskiden başkasına yapılsa bile sessiz kalamayacağım şeyler bana yapıldığında sessiz kaldım. 

Sessizliğimi bazen takdir ettim, bazen de  öfkelendim.

Trafikte geçirilen zamanı hesaba katarak daha önce çalışmam dediğim yerde yeni işime başladım.

Yorucu  değişik bir yıl oldu.

...

Aralık 

Uzun yıllar hazırlandığım geçemediğim sınavdan geçtim. Nasıl geçtim ben bile şaşkınım. Konunun çalışmakla ilgisi olmadığını bir kez daha anladım. 

...

 2021 yılında kitap okuma hızım dalgalıydı. Hiç durmadan okuduğum dönemde oldu. Aylarca tek satır okumadığım da. 



Kitap okumalarımı excel de tutmaya başladım.  Aldıklarım / okuduklarım takibinde baya iş gördü. Yıl içerisinde 63 adet kitap almışım, 39 kitap okumuşum. Önceki senelerden alınıp okunmayan kitapları saymazsak yarı yarıya okumuşum. 2020 biterken hedefim böyle bir şeydi galiba :)

18 tane Türk yazar ( 3 kadın, 15 erkek, ) okumuşum. 6 yazarı ilk defa bu yıl keşfetmişim. 
okuduğum kitaplar roman ağırlıklı olmuş. 
21 yabancı yazar okumuşum. 8 kadın, 11 erkek


Liste biraz daha geniş, yayınevi ,sayfa sayısı ve düşünceler şeklinde gidiyor. Buraya sığdıramadığım için kestim. 



Pelikan Çıkmazı – Debbıe Macomber
Yazar okurken zevk aldığım bir yazar olsa da bu kitabı okurken çok sıkıldım. O kadar ki yazı yazmaya sıra gelince bu kitap ne anlatıyordu dedim. 
Aşk Mutfakta Pişer – Maeve Binchy – Doğan Kitap
Yazarın yıllar önce gümüş yıldönümü okumuş beğenmemiştim. Yazara bir Şans daha vereceğim dedim ve rast gele bir kitaba başladım. Severek okudum. Tek rahatsız edici olan kitap köşesinde aşk / macera yazıyor olması. Kitabı basit gösteriyor. Bir yemek şirketinin kurmak için o kadar mücadele ver. Aşk ve macera diye tanımlar, ilginç. Orijinal kitap tanıtımında nasıldır acaba?



Son Kamelya – Sarah Jıo
Yazarın okuduğum ikinci kitabı. Geçmişe gitmeli kitapları sevdiğimden zevkle okudum. Bir aile sırrı ancak bu kadar güzel işlenirdi.

Fi, Çi, Pi – Azra Kohen -  Destek yayınları
Kitap vakti zamanında ne tartışıldı. Popüler olduğu için ilgi alanıma girmemişti. Pandemi dönemi canlı yayınlarda yazarı sıkça görüyor konu itibarıyla ilgi çekici bulsam da içten içe biraz kendini beğenmiş bulmuştum. Sahafta görmesem yazarı okumak aklıma da gelmezdi.  Bunca eleştiriden sonra seriyi beğendiğimi söylesem linç yer miyim?
Fi, çi, pi 1600 sayfalık seriyi biraz sevdim biraz da yeter artık dedim. 
Tek kusur cinsel detayların bu derece detaylı işlenmesi. 

Çit – Doris Pılkıngton
Aborjinlerle ilgili ilginç bir hayat hikayesi. Edebi değeri olmasa da okunması gerekir. 

Demirciler Çarşısı Cinayeti – Yaşar Kemal
Yaşar kemal okumak!
"O iyi insanlar, O güzel atlara bindiler ve çekip gittiler " cümlesiyle kitaba giriş yaptım. Giriş cümlesiyle yanındaki ablama "artık kusacağım bu cümleden " dedim. Meğer sözün sahibi Yaşar Kemal' imiş.
"Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık" satırlarının yazara ait olduğunu ablamdan öğrenerek kitaba başlamış oldum. 
Bazı müzik  ve satırları ilk defa duyduğumda etkilenip sosyal medyada sıkca görünce  ucuzlamış  oluyor benim için. İşin ilginç yani sözün kime ait olduğunu hiç merak etmemiştim. 

Yazarın diline aşina olduğum için kolay okunan satırlar beklemiyordum ama bu kadar da ağır ilerleyeceğini tahmin etmemiştim. 
Tasvir tasvir yine tasvir. Yüz kişi bir araya toplayıp  "Bir atlının tasvirini yap " deseler  bu kadar güzel tasvir çıkmaz. O derece güzel ama konu akmıyor. Anavarzaların tepesinden ayrılmayan sarı toz bulutu gelip sayfalara çöküyor.  Göz gözü görmüyor, hortum satırları silip süpürüyor. Hem merak uyandırıcı hem ağır ilerleyen kitabı zorla bitirdim. Yazarın okurken bu derece sıkıldığım başka bir kitabı olamadı. Serinin devamını uzun bir süre sonra okumayı düşünüyorum. 

Aynalar Koridorunda Aşk
Mustafa Ulusoy 'u tanımam üniversite yıllarına dayanır. Oda arkadaşım Ay terapisi 'ni över dururdu. Zeynep yazarı önerdi ama benim okumam çok çok sonralara nasip oldu. Önlisans bitti, lisans eğitimi için farkı bir şehre taşındım. Başka bir arkadaşım gazete yazılarını ara ara okumam için verirdi. Biraz ağır gelirdi bana, okuyasım gelmezdi. Mezun olduktan sonra başka bir arkadaşın tavsiyesi ile giderken bana bir şey söyle 'ye başladım. Okudum bitti, güzel işte diyerek. Aradan yine yıllar geçti ve ben aynalar koridorunda aşk 'ı severek okudum. 

Değer verdiğim üç kişinin farklı zamanlarda  yazarı tavsiye etmesi yazarı okumam için sebep olsa da beğenmeye yetmiyor. O zamanlar ilgimi çekmeyen yazarın en kısa zamanda  başka kitaplarını da okumayı düşünüyorum. Bundan sebep yazarı tavsiye etmiyorum. Hayatınızın bir yerinde zaten karşınıza çıkacaktır. 

İlker Balkan 
Kör Kuyu
Ne çıkmaz kuyudur memleketimde kadın olmak. Değerli olmak, yer edinmek. O kuyu nasıl bir pisliktir ki çıkmaya çalışırken başkalarını da aşağıya çeker. Ben yandım, başkası yanmasın diyemez insan. Bile isteye, sessizce can yakar. "Ama" der bahanesini aklamaya çalışırçasına...
Yazarın okuduğum üçüncü kitabı. Değişik, kasvetli bir kurgu.  Sevdim mi emin değilim. Hikayesi ruhu yoran cinslerden. Bildiğimiz şeylerin gözümüze sokulması hoşumuza gitmediğinden olsa gerek okurken zorlanıyor insan. 

Umut, Kadın ve Kristal Gül
Ne iddialı isim!
Umut etmeden Yaşar mı insan? 
Yazarın ilk romanıymış. Roman yerine deneme dense de olur. Resmen iki gün içinde oldu bitti olaylar. Ben de olaydan çok ruh haline odaklandım. 
Kendinin yorgunu olmakla, kendini yormak arasında nasıl bir ilişki varsa , hayatta olmakla hayatı yaşamak arasında da öyle bir ilişki var diye düşünen  kahramanımızın hayatının son günlerine, son olduğunu bilerek tanıklık ediyoruz.  
Yazarın okuduğum ikinci kitabı. Ockhamın usturası 'nı beğenerek okumuştum. Kafa karıştıran, düşündüren kitaptan sonra içselleştirdiğim bir kitap oldu umut kadın ve kristal gül
Var olabilmek için çırpınırken kaybediyorsun gerçekten var olabildiğin kimliğini

Cam ve Elmas - Sadık Yalsuzuçanlar
Yazarı uzun zamandır okumayı düşünüyordum. Tanışmak için doğru kitap mı emin değilim. Emin olduğum bir şey varsa kitabı sevmediğimdir. 

Sessizlik var. Sessizlik ses gibi bir şey midir? Sesin belirmesi gibi mi?

Ortaçağdan Gelen Adam
Sahaftan almıştım. Alırken ilginç bir şey bekliyordum, şaşırmadım. 

Aşk köpekliktir – Ahmet Ümit

Değişik güzel bir kitaptı. Polisiye roman beklerken hikaye çıktı. O yüzden sevdim galiba  :)

''Zor kişiliklerle'' yaşamak
İkinci elden almadığı için verdiğim paraya üzüldüğüm kitap  Şaka bir yana sıfır kitaplar çok pahalıymış. Psikolog okumamı istediği için mecbur aldım. Kalın olduğu için e kitap okuyamadım. Altını çizerim dedim. Altını çizmekten daha ziyade okurken sağına soluna bu kişilik A kişisi, bu kişilik B kişisi yazasım geldi. Eline geçer uygun düşmez diye yazamadım. Aha da kendimi bastırdım. Ben nasıl düzeleyim. Gitti onca ay verdiğim seans ücretleri :)




İskender Pala; Ayine  - Aşkname 


İskender pala severek takip etiğim yazarlardandır. Yavaş yavaş severek okudum iki kitabı da.

Canla bağışla – Senai Demirci
Bir şeyi Allah için verebilmek üzerine şiirsel bir dille yazılmış incecik kitap. 

İmamın öldürülüşü
Gerçek hayat hikayesi, ilgimi çekmedi

Salaman ve Absal – Molla Cami
Hay Bin Yekzan okurken Salman ve Absal hikayesi geçiyordu. Ben bu hikayeyi nereden biliyorum diye not almışım. Bu hikaye biraz farklıydı. 

Tahta Adabı 
Kitabı alırken her döneme hitap eden, yöneticiye öğütler tarzı bir şey bekliyordum değilmiş. Daha çok devrin padişahının yanında nasıl davranılır kullanma kılavuzu. 

Dersaadette Dans
Sırf yazarı tanımak için alınmış, oldukça ilginç bir temaya sahip bir kitaptı.

Rüzgar Ekenler – Hakan Yel
Aynı topraklarda farklı kültüre sahip olmanın; dostluğun, düşmanlığın işlendiği az biraz genç işi bir kitap.

Tehlikeli Masallar – Ahmet Altan
Yazarın tarzını sevdiğim için severek okudum. 

Limonlu Pastanın sıra Dışı Hüznü
Yazarın okuduğum ikinci kitabı. İlk kitabı da beğenmemiştim. İkinci şansı verdim olmadı. Üçüncü kitaba gerek yok. 

Ben demeyene yol açılmaz
Sahaftan kitap alırken istemediğim halde gönderilmiş bir kitap. Tam sevdim diyorum, hitap şekline takılıyorum. Sanki farklı dönemlerde yazılmışta sonra birleşmiş gibi kopuk kopuk bir metin. 



Şahbanu – Suzanne Staples
Roman olarak ilgi çekici miydi bilinmez. Herkes her bölge hakkında kitap yazmamalı  bence. 

Kabadayı 1908 – Muhammet Veysel Zortul
Deli yürek çıktığında herkes uzun mont ve beyaz atkı giymişti. Kartpostallar vardı gül ve silah yan yana okurken o dönemi hatırlattı. O dönem liseye gidiyordum bu kitapta lise dönemi ergenlerine hitap edecek kadar yüzeyseldi. Sırf tanınmamış yazarlara şans verme merakımdan okunmuş bir kitap. 

Büyük Serüven _ Jack Landon
Yazarı okumaya ara vereceğim sıkıldım artık diyecektim ki. Kenarda bekleyen kitaplar aklıma geliyor 

Bilinmeyen başyapıt- Kırmızı Han – Balzac
Kitaba e kitap olarak başlamıştım. Baktım bitmeyecek basılı halini alıp okudum. 

Kır Atlı 
O kadar uzun zaman oldu ki acaba kitap ne anlatıyordu. 
 
Sevgi – Leo Buscaglia
Yazarın okuduğum ilk kitabı. Devamını getiririm diye düşünüyorum.

İslam ve ilim – Necmettin Erbakan
Kitap İslam ve İlim ilişkisine dair bir indeks gibi. Giriş kısmı verilmiş de başka kitap da detaya girecekmiş gibi. 

Noel Şarkısı – Charles Dickens 
Çocuk kitabı olsa da severek okudum. Her yaştan insana hitap edebilecek bir tür.

...

39 kitapla seneyi bitirdim. 

Bir yıl daha bitmişti.

 26.12.2021

2021 yılının ilk yazısını 10 martta yazmışım. Nasıl giriş yapsam düşünmüşüm? 

Sahi nasıl giriş yapsam? Nasıl giriş yapsam ki yıllar sonra açıp baktığımda ‘’aa evet öyleydi desem’’ değişik bir yıldı. 2020 yılı benim için olgunluğa geçiş yılıydı. Bu yıl onun devamı gibi bir şey oldu. Her şey çok yoruyor ama eskisi gibi küçük şeyleri gözümde büyütmüyorum. 

2021 yılında lütfetmiş 5 adet yazı yazmışım. Daha doğrusu onca yazdığım yazıdan 5 tanesini paylaşmışım. Telefonun not  defterini bolca doldurmuşum. Daha çok psikolog için duygularımı yazmışım. Aylarca görüşmüş ama baba deyince olduğu yerde kalmışım. Beş yaşında çocuk gibi ilgilensin diye beklemiş, aylarca telefon açmamışım. Kendi kendine beni arasın diye beklemişim. Beklediğimle kalmışım o ayrı dava. Ne zaman ki evlenmeyi düşünüyorum deyince baba kız olduğumuz gündeme gelmiş. İmkanı yok ben aramayacağım 11 yıl yatılı okulda aranmayan sorulmayan benim büyüklük yapacak o beni arayacak diye ablamı darlamışım. Babam aramış ama konuşmayı iki satırla bitirmişiz. Ağlamamak için kendimi zor tutmuş, ikinci konuşmada yeter insanların soyunu sopunu sorma dediğim halde umrunda bile olmamışım. 

Baba kız şahane iletişimini düşününce aylarca verdiğim psikolog parasına üzülmem gerekir mi?   :)

Değişik yorucu bir yıl oldu. Hem ruhen hem bedenen yoruldum. 

Nasıl olduysa evlenmeye karar verdim. Tanışmam ve karar vermem arası 2 ay olsa da adım atmak biraz zaman aldı. An itibarı ile nişan bile yapmadık. 

Onca yorgunluk içinde az okumuş, az gezmişim. Birkaç tane iş değiştirmiş, farklı farklı insanlar tanımışım. İnsanları olduğu gibi kabul etmeyi az biraz öğrenmiş de kendi babasını kabullenmekte zorlanmışım.

Eskiye nazaran olayları büyütmemeyi, akışına bırakmayı öğreniyorum. 

Tüm yorgunluğuna rağmen güzel bir yıldı. 

1 Eylül 2021 Çarşamba

Yağmur

 Çocukluğum köyde geçti.




Yağmur yağdığında annemin sandığının üzerine otururdum. En güzel manzara oradaydı. Ne bir masal kitabında  ne bir TV programında böyle bir huzur var.
Hava yağışlı ama ev sıcak. Az arkamda kadife örtülü bir yatak. Kenarları kırmızı gül işlemeli beyaz sandık örtüsü.

TRT nin su altı belgeseli vardı. Aynı belgeseli tekrar tekrar mı verirdi yoksa teması batık gemiler miydi bilinmez. Çıkmasını dört gözle bekler hayallere dalardım. O batık gemiyi ben bulmuşum, yok aslında o batıktaki testiler bana aitmiş. Ellerimle yaptığım iksirler suya gömülmüş.


Derenin her taşımasına ben de bir belgeselciydim. "Acaba su neleri aldı geldi?"
Bazen doğa belgeseli çekerdim. Yıllar içinde büyüyüp serpilen ağacın. Kabaran sular karşısında yavaşça kayıp gidişi olurdu tema. Milim milim azgın sular toprak parçasını alıp götürürdü. Ağacın kökleri az biraz dayanırdı. Sonra o da kendini bırakırdı. 

Aradan yıllar geçti, o çocuk büyüdü. Büyüdü de her yağmur hayal kurmaları, yalnız kalma ihtiyacı geçmedi. 
İçindeki çocuğu yaşatanlara selam olsun. 

26 Ağustos 2021 Perşembe

Adım At

 

Uzun uzun konuşmak isterken nereden başlayacağını bilememek.

Konuşacak birini bulamayınca daha sık yazmaya başladım. Gecen yıl pandemi ile günlük tutmaya başladım. Neler okudum, ne izledim, müzik listesi gibi pek çok şeyi not aldım. Normalde de her şeyi not alan bir insanımdır ama bu farklı. İki farklı defter tuttum biri özenle yazılmış biri her zamanki gibi karışık. Bir sayfada otel bilgisi diğer sayfada yemek tarifi. Biraz daha ben aslında J

 

Pandemi sürecince bolca canlı yayın izledim ve üniversite öğrencisi gibi notlar aldım. Bu düzeni kısa bir süre yapsam bile özlüyorum. Hem kendimi geliştirme adına güzel şeyler öğrenmeyi hem odaklanmada zorlanmadan uzun süre bir şeyi dinlemeyi.

Uzun süre odaklanma sorunu yaşadım. Kendimi zorladım, tekrar kitap okumaya başladım. Kolay olmadı ne okuyacağıma karar vermek. O süreçte alıp alıp köşeye attığım kitapları söylemeyeceğim bile.  

Uzun süre üstüne bir filmi baştan sona izledim. Aklımda Hint filmi izlemek vardı. Günlerce ne izlesem diye düşünürken Secret Superstar’a denk geldim. Bir bahane ile odaklanma sorunum için adım atmış oldum.

Eskiye göre daha sakinim derken aslında kimseyle muhatap olmadığım için sakin olduğumu fark ettim. Sakinliğimi bozan bir iki kişi var, kısa bir süreliğine birlikte olacağız sonra adını bile unutacağım diyorum ama olmuyor. Daha kesin çözümlere ihtiyacım var. Biliyorum ki A kişi gider aynı zihniyette B kişisi gelir. Yurdum çocukluğunda sevilmemiş üstüne birde ezilmiş insanlarla dolu. Hele ki o insanlar kendini tanımadan, kişiliğini oturmadan makam sahibi olduğunda daha da zor oluyor hayat. ''Ben ezildim sen de ezilmelisin'' zihniyeti başlıyor.

Pandemi öncesi bu zihniyette bir işverenle iki yıl geçirdim. Haftada bir iki defa tutan migren ağrısı,  fibromiyaljiye bağlı parmaklarda dayanılmaz acılar, sürekli mide bulantısı ve niceleri. Nasıl dayanmışım ben de bilmiyorum. Sonra tazminatsız işten çıkarılma falan derken insanlardan uzak dokuz ay geçirdim. Ara ara insanlığa karışıyor işimi görüp evime dönüyordum. İyiydim aslında işe başladım huzurluydum. Bir süre sonra A kişisinin mobbinglerine  maruz kalınca ‘’süreç bu şekilde devam etmez, bir çözüm bulmalıyım’’ dedim.

Uzun süre aklımda olan ama adım atamaya cesaret etmediğim bir şey yaptım ve psikolojik destek almaya karar verdim. Kesin karar ile eyleme geçme arası bir şey sürmedi. Kendime 36. yaş günü hediyem oldu destek almam. Henüz yolun başındayım. İki ay oldu, gidilecek daha çok yolum var. 

Bu süreci anlatmak için neden bu kadar yazdım ben de bilmiyorum. Galiba aklımdan gecen ama yazıya dökemediklerime bir yol olsun o anları da yazayım istiyorum ama nasıl başlayacağımı bilmiyorum.

Bu bir yazı yazma niyeti olsun. Hadi Bismillah.

2 Temmuz 2021 Cuma

Koku

 Bazı anlar, kokular ve tatlar vardır insanı bulundukları zamandan çok öteye götüren.



Dalların arasından süzülen, süzülüp geldiği her bir daldan az biraz huzur almış ışık gibi.

Bir ikindi güneşidir mesela. Her şeye rağmen hayat güzel diyen.

Bir çayın deminden alınan lezzet, bir çiçekten alınan koku.  Sadece lezzet ve koku değildir. Koca bir yaşanmışlıktık, unutulup giden bir çocukluktan.

Hayat koşuşturmasından unutur gider insan kendini mutlu eden küçük detayları.  Ne zaman  ki kaldırım kenarında küçük bir çiçek görür. Ne zaman ki beton ormanları içinde yeşil bir dal görür o zaman hatırlar.  Baharın kokusunu da rengini de çok sevdiğini.

Ah keşke baharda köye gitsem. Her bir ağaca ayrı ayrı sarılsam, kokusunu içine çeksem dersin. Taze bal kokusunu çok uzaktan bile alsam. Sıcak lavaş içine taze tereyağ ve peynir koysam. Otursam bir taşa sessizce yesem dersin.
Aslında bunların hiç birini aynı anda yaşamazsın ama özlemdir içindeki.
O küçük çocuğa, o  hırçın ergene " kendin sev" deme gayretidir. Bu anlar ne kadar değerliyse sen de o kadar değerlisin. Başkasının fark etmediği ama senin bildiğin.  Başkası fark etse senin için o kadar değerli olmayacağı kadar değerli. O yüzden " kendini sev"

23 Haziran 2021 Çarşamba

Sevgili 36 yaşım


Sevgili 36 yaşım. Yıllar geçtikçe daha sakin olman gerektiğini, insanları umursamaman gerektiğini yaşayarak öğrenmem ne üzücü. Buna rağmen sakin geçen bir yılın ardından kendini yavaş yavaşta sevmeye başlaman sevindirici.

...
Uğraştın çabaladın yoruldun. Çoğu zamanda muvakkat olamadın. Sadece çabaların için bile mutlu olabilirsin.
...
Karşına değer vermeyen insanlar hep zaman çıkacak . Umursama, bu onlarla ilgili ve kendine değer vermene ve sevmene engel değil.
...
Geçmişle ilgili  düşündüğün her şey senin gelecek kararlarını etkileyecek. "Çok takılma ve yoluna devam et." diyebilmeyi çok isterdim ama zor. En azından şimdilik. Geçmişe takılmamayı kırmadan incitmeden öğren.
...
Sevgili 36 yaşım hoş geldin. Tüm şarkılar senin için. 
...
Sen benim en kıymetlimsin 
...

10 Mart 2021 Çarşamba

Takvim Yaprakları Hızla Uçuşurken


07.03.2021

 Yuppi 2021 yılının ilk yazısını nihayet yazmaya karar verdim. 

Karar verdim de ne yazacağım?

Gecen sene bu zamanlar her gün olmasa da haftada bir muhakkak yazı yazacağım diyordum.  Güzel de başladım bir tane dağınık defter bitirdim, daha düzenli yazdığım ajandayı yarıladım. Buna rağmen aylar var ki elime ajandamı almıyorum. 

Ara ara telefonun not defterine okuduğum kitapları not alıyorum. İstegramda yayınlarım diyorum yayınlamıyorum. 

...

Bu aralar sürekli benzer rüyalar görüyorum, onları mı yazsam diyorum. Sonra kendime gülüyorum. Beşinci günü ''kaldığım yerde devam ediyorum'' diyecek kadar benzer konular. 

Bu arada tekrarlanan rüyalar bireysel zayıflık ve korkuya yada kişinin geçmişinde veya yaşadığı dönemde var olan bir şeyle başa çıkamamasına işaretmiş. 

O kadarını ben de biliyorum, çözüm?

Rüyalarımda genelde köydeki dereyi görüyorum ama kendi halinde değil daha geniş, berrak ve derin. Bir an taşıp bana zarar vereceğini düşünüyorum, korkuya kapılıyorum ama sudan bana zarar gelmiyor. Aksine bir rahatlama geliyor. Bazen yüzüyorum, bazen üzerinde bot ya da kayıkla gidiyorum.

Bir de kitaplar var rüyalarımda. Kitap yok da kitabın var olduğunu düşünmek var. Arazinin bir yerinde benim bir kütüphanem varmış. Mağara ya da yer altı odası gibi bir yer.  Acaba  kitaplarım ıslanmış, zarar görmüş müdür diye düşünüyorum. Kedimce tedbirler alıyorum. 

Geçen gün ilk defa bana ait olmayan kitaplar vardı. Derenin karşısında sergi bir yerdi, balkon ya da camdan bakıyordum sanki elimi uzatmışım gibi ama olmadı ulaşamadım.

10.03.2021

Yazmak rahatlatıyor, hele konuşacak birini bulamazken. 

Gecen sene 8 martta Ankara'dan arkadaşım gelmişti. Onunla uzun uzun konuşmuştuk. Ardından hastalık yayıldı, ücretsiz izin, işten çıkarılma falan derken iletişim nasıl kurulur unuttum.

-Merhaba 

-Merhaba

''Eee başka ne konuşuluyordu'' derken işe başladım. ''Dönemsel bir iş kimseyle konuşmasam da olur '' diyerek başladım. Hem saatlerce oturup konuşasım var,   hem de yeni insanlarla muhattap olasım yok. Ne şahane çelişki. 

 Henüz iş arkadaşlarımla muhabbete girmedim. En yakın kafede üç saat oturup iş arkadaşlarımı beklerken kafeci ve ailesi ile tanıştım. En yakın camiye gidip kendimi tanıttım, abdesthanenin yedek anahtarını aldım. Eve geldim hevesle anlatıyorum. İletişim kurmuşum anlatılmaya değer buluyorum. Ablam '' ne var bunda '' diyerek iletişim kurma heyecanımı yarım bıraktı :)

Özetle gezmeyi, tozmayı, konuşmayı bol kahkahayı özlemişim. 

O kadar ki kafeler acıldı diye''eski iş arkadaşlarımla  buluşsam mı?'' dedim ama kendileri hevesimi kursağımda bıraktılar. Tatsız mevzuyu aklıma getirmemeyi düşünüyorum. Zamanı gelince benlik bir şey olursa gider ifademi verir bunlarla muhattap olmam artık.

Neyse konuyu güzel bağlayacağım. Sağlığım sıhhatim yerinde onca zamanı evde geçiren biri olarak dışarı çıkmak zor gelmedi. Bilakis akşam güneşini ne çok severmişim onu hatırladım. 

Gideyim de güneş nereden batıyor keşfedeyim. 

Allah'a emanet olun.