30 Mayıs 2013 Perşembe

Çengi - Ahmet Mithat Efendi

Kitabı bitireli bir kaç gün oluyor. Elimdeki kitabı bitireyim ikisini birlikte yazarım dedim ama o da bitmiyor. 
Çengiyi  uzun zaman önce sahaflardan almıştım. Bu gün yarın okurum diye diye bu güne geldim. 

Evden çıkmaya üşeniyorum, birde elimin altında okunmayı bekleyen o kadar çok kitap var ki. En iyisi onları bitireyim dedim. 


Sanki çalışıyormuş gibi hafta sonu miskin miskin evde oturdum, bol bol kitap okudum kafa dinledim. 

Çengiyi bir günde bitirdim. Son 30 sayfaya gelince ara verdim. Kitaba dönünce beni bir sürpriz karşıladı. 
Kitap beklediğimden farklı çıktı. Sırf son sayfalar için okunur.


Kitaba acayip sinir oldum. Ne biçim insanlar var dedim. Evinden hiç çıkmayan mı dersiniz yoksa oğlunu hayal dünyasında yaşatan mı. Bu saçma insanların çocuklarının birbirlerini sevdiğini düşünün. 
Düşünemediniz biliyorum. 
Bende düşünemedim. ''Boş bir sevda uğruna tüm servet tüketilir mi?'' dedim. 


Arada bir Türk klasikleri okumak lazım. 
Yesilçam tadında hem kızıp, hem seviliyorlar.
Keyifli okumalar.
Esenkalın.

26 Mayıs 2013 Pazar

Mısır'da Şahlanış - Ali Ahmed Bakesir

Kitabı uzun zaman önce sahaftan almıştım. Aklımda nisan ayında okumak vardı, sınav telaşı kitap okumayı yarım bırakınca kitapta bu günlere kaldı. 

 

Aklımda yarım bıraktığım kitapları okumak vardı. Hevesim kaçınca yeni bir şeye başlayayım dedim. 

Şark edebiyatı olarak daha önce Şarkın serçesi'ni okumuştum. Sahafta bu kitabı görünce hemen aldım. Hemen okumadım o ayrı dava :)

Tarihi romanları severim. Birde şark kültürü üzerine bir şey okumadığım için değişiklik olur dedim. Ama beğenmedim. Tarihi olaylara paralel gidecek diye duygu verilememiş. 

Neden savaşılıyor?
 İslam ülkeleri neden bir olmalı, aslı düşman ki?
 Moğollar mı, iktidar hırsı mı? 
Pek çok şey havada kalmış.

Olay akışından ziyade fikirlerin olmasını beklerdim. 

Bir kişinin pek çok ismi/lakabının olması olağanda. Her olay anlatışında farklı ismi telaffuz etmesi olağan bir şey mi bilemedim.  
İlk başlarda bu kadar çok kişi var mıydı diye şaşkınlık yaşasam da aynı kişiden bahsettiğini anlayıp yapılan saçmalığa anlam veremedim.  

Özetle kitabı beğenmedim. 
Kitapla ilgili sitelere baktım bir Allah'ın kulu yorum yazmamış. Benden başka okuyan yok mu ne?

Neyse okuduklarımı sindireyim Abdulhamit Sahhar'ın Meryem oğlu İsa adlı kitabını okuyacağım. 
Henüz almadım, kütüphaneye de bakmadım bulurum herhalde.

Sabah Çengi'ye başladım. Kişilere uyuz oldum o yüzden son 30 sayfada bırakıp post yazayım dedim. 
Ben kitabımı bitirmeye gidiyorum. 

Esen kalın.

Keyifli okumalar. 

25 Mayıs 2013 Cumartesi

Ankara

Ankara diye başlık attım okuyanda içinde Ankara hakkında bilgi verecek sanar. 

Ankara'ya büyük ablam ile gittik. Otobüsün çogunluğunun sınava gidenlerden oluşacağını tahmin ediyorduk ama bu denli kalabalık beklemiyorduk.
Herkes ders çalışıyordu. Acaba birisi çıksa ders anlatsa daha mı faydalı olur dedik zira sağdan soldan gelen sesler farklı farklı insanın kafası karışabiliyor. Birisi elektirik, öteki maden çalışıyor olmuyor :)
Eve dönünce hem resim bakıyoruz hem anlatıyoruz, küçük ablam şaşkınlıkla ''arkalarda beyaz saçlı yaşlı adam var'' dedi. Bizde ''he o tarz amcalarda sınava giriyor'' dedik. Gidip diyecektim amcam git köye yerleş organik tarıma başla ama hanım kız çizgimi bozmayayım dedim :) 

Berbat bir yolculuk geçirdik. Dolmuş gibi her durakta durduk. 6 saat sürecek yolculuk 8 saat sürdü öldüm yorgunluktan. Ha birde muavin çok suratsızdı. Hiç güzel hizmet etmedi.


Ankara da arkadaşımızda kaldık. Sağolsun Şeyma sabah 7 buçukta kahvaltı hazırlamış. 


Uykusuz kalan ablam pek memnun kalmadı :)

Sınavdan sonra Anıtkabir'e gidecektik. Ablamın migreni tutunca bende üniversiteden arkadaşıma gittim. 

Millet evlenmiş barklanmış çoluk çocuğa karışıyor ben hala işsizim :(
Eskileri yad ettik. Bol bol güldük eğlendik. 

Pazar günü Keçiörende oturan kuzenimize kahvaltıya gittik. 
Kendisi pek hamarat. 
Bol resimli bir Ankara yazısı yazamıyorum madem Melek ablanın el işlerine yer vereyim. 

Herkesin evinde olmasa da babaannelerin evinde muhakkak örgüden meyve vardır.



 Bizim evde mısır vardı daha yeni çöpe attık. 
Melek abla buzdolabı duvara çarpmasın diye örmüş çok şirinler.

Çok güzel iğne oyası yapıyor.  Anneme göstermek için örnekleri çektim. 


Maymun iştahlı acemi blogerde yapmak istiyor. Benim yapanlardan neyim eksik. 


Bu da mini havlu. Özellikle annem için çektim.


 Annem bize çeyiz için yaptırmış. Desenleri görseniz havlunun yarısı pullarla dolu. Yazık emeğe o kadar işleniyor madem bir yere kullanılsın. 
Bir ara annemin yaptırdıkları iğne oyaları da paylaşayım aklımda iken.

Melek ablanın maharetleri bunlarla kalmıyor. Bereler atkılar bebe yelekleri de vardı.  Ben resimleri anneme göstermek için çektiğim için manken olarak ablamı kullandık. O yüzden siz göremeyeceksiniz.

Çok şık kırkyama pikeleride unutmamak gerek. Sağolsun ablamlar (biri arkadaş olur) kadının evine uyumaya gitmiş gibi fosur fosur uyudular pikeler kullanılıyordu o yüzden  resmetmek uygun düşmezdi. 
Onlar uyurken acemi blogerin göz kapakları da kapanıyordu ama direndi. Tüm çocuk dergilerini tek tek okudu/okudular. 
Ufaklık 7 yaşında idi. Normalde kimse ile konuşmazmış bizim cazibemize dayanamadı :)
 Bol bol bilim çocuk inceledik. Nasıl imrendim anlatamam. Benim çocukluğumda yoktu (ezik ben ), olsa belki kıymetini bilmezdim oda var. 
Dönüş yolculuğunu anlatmak niyeti yazı yazmaya başladım yazı başka alanlara kaydı. Onuda başka zamana anlatırım. 
Tabi bu kadar uzun bir yazıyı görüp, hala takip ediyorsanız :)



Bu çiçek ne derseniz. İlk defa bir kaktüsüm açtı. Sizinle paylaşayım dedim.
Anneler gününde almıştım, mini tomurcukları vardı taşırken kırmıştım sadece bu kaldı. Resim çekeceğim diye onuda kırdım o ayrı dava. 
Başka bir kaktüsde tomurcuk vermiş bakalım ne zaman açacak. 

Yazıyı sonuna kadar okudunuz mu? Yazarken bir kaç seferde yazdım, o derece sıkıcıyım yani :)

Esenkalın.


22 Mayıs 2013 Çarşamba

Döndüm ben

Sevgili okurlar geri döndüm. 
Beni özlemediğinizi biliyorum ama dört gözle benim sınavın sonucunu beklediğinizi varsayıyorum :)


İki aydır hazırlanmış olduğum İSG sınavı süreci  hele şükür gitmiş bulunmakta. Bittiği için içim rahat olsa da sonuç itibarı ile asabiyet yapasım var. 3000 den fazla soru çözdüm. En absürük kaynakları ( bizim kursun DVD si olur kendisi) bile çözdüğüm halde hiç beklemediğim tarzda sorular geldi.
 Hocanın hızlandırma kursunda '' geç onu çıkmaz o'' dediği yerlerden geldi. 
Tüzükteki tüm sayısal değerleri bilmemiz yeter dediler. Bir iki sayısal değer geldi. 

İp halat yıkanırmış, montaj işinde şu kadar çalışılırmış, kullanılmasına izin verilen kimyasallar şunlarmış, yok efendim kaynak işinde uzun çizme giyilirmiş. Neden bana öğretilmedi ki. 

Çok sinirliyim çok. 
Belirli kalıpları ezberlemiş sınava gitmişim. 
Bu yazdıklarımı ablam görse ''geçiyorsun ya yeter'' derdi muhakkak. Geçmek yeterli mi ki, o kadar emek sarf ettim en azından 85 almam gerekirdi. 

Kışın ortasında, gece vakti medeniyetten uzak sanayi sitesine gittim geldim  o kadar. Pinti kurs merkezi ucuz olsun diye mi henüz yerleşimi olmayan bir yere kurs açmış bilemedim. O kadar sinirliyim ki kurs adı bile verebilirim. 
Siz siz olun sırf yakın diye araştırmadan atlamayın her kursa. Hoş başka kursa gidenler de menmun değildi ya. 

Sıkıcı sınav düşüncelerimi bırakayım en iyisi.

2 gün Ankara da, 3 gün Eskişehir de oyalandıktan sonra nihayet bugün eve döndüm. 
Canım polensiz  varoş mahallemi özlemişim. 
İki şehirde de polenlerden çok rahatsız oldum. 

Maceralı yolculuklarımı ve gezdiğim yerlerde  size özel post yaparım. 
Dört gözle bekliyordunuz dimi :)

Yorum bırakan, güzel dileklerini ileten tüm arkadaşlara teşekkür ederim. 

En kısa zamanda herkesin blogunu tek tek gezeceğim.

Esenkalın.

17 Mayıs 2013 Cuma

SINAVA GİDİYORUM

Sevgili blog canlar iki aydır  hazırlandığım iş güvenliği uzmanlığı sınavı için yola çıkıyorum. Olur da ablam erken hazırlanabilirse 2 de Ankara yolcusuyuz. 
Sınav yarın 10:00 da dualarınızı eksik etmeyin.

7 Mayıs 2013 Salı

Yazar Ayları - José Mauro de Vasconcelos



Yazar aylarını duymayan kaldı mı acaba? 
4-5 kişi ile başlayan yazar aylarına geçen ay 29 kişi katılmış 
( maalesef ki ben o kişilerin içinde değilim).

Sevgili Pınarın devam ettirdiği yazar aylarının bu ay ki konuğu pek çoğumuzun Şeker portakalı ile tanıdığımız yazar Jose Mauro de Vasconcelos. Kendi adımın uzun olduğunu düşünüyordum yazarın adı daha uzunmuş :) 

Uzun zamandır Güneşi Uyandıralım'ı okumayı düşünüyordum. Bir aksilik çıkmazsa yazar ayları kapsamında okumayı düşünüyorum. 

   Geçen ayın yazarı çocukluğumun favori yazarı Jules Verne idi. Çocukken pek çok kitabını okumuş olsam da okumadığım kitap, sayısı okuduklarımdan fazla :(
Sınav telaşı ile bir kaç kitabı yarım bırakınca Jules Verne'ye hiç başlamayayım dedim. 

Sınava 10 gün kaldı. Yetiştiremediğim konulardan dolayı telaşlı olsam da biran önce bitmesini istiyorum.  Bir şey yapmak istiyorum ders çalıştığım için elim kolum bağlı kalıyor.
Sınav Ankara da olacak, dönüş bileti almadık. Kitabı yanıma alırım yollarda, orada burada  okurum artık.  

 Sınav için dualarınızı bekliyor olacağım. 

Yazar etkinliği bahane okumak şahane diye ıyy dedirten cümle ile son veriyorum.

Esenkalın

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Hediyelerim geldi


Blogumu takip eden bilir ki blog kampanyaları konusunda pek bir kismetliyim. 
İki gün üst üste hediyelerim geldi. 

İlk hediye ful atölyeden, deodorant almayı düşünüyordum hediye bana çıktı. 
Hediyeleri için ful atölyeye teşekkür ederim. 

İkinci hediyem ise funda moda blogunun sahibesinden. Lavantayı sevmeyen var mıdır acaba. Ben bayılırım, bu set tam benlik. Funda moda blogunada kocaman teşekkürler.


Nazar etmeyin olur mu,  daha güzelleri sizin olsun.