31 Temmuz 2012 Salı

Mirdad'ın kitabı


Kitaplaşma etkinliğinden sandukam'dan gelen hediyelerden birisi idi kitap diğer iki kitabı okudum, bu kitap kalmıştı okuyayım dedim.
Kitap hakkında, yazarı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yazar hakkında halen daha bir fikrim yok sadece Lübnan doğumlu olduğunu öğrendim, devamı da işime gelmedi. Çeviri yapan Merve Duygun.
Neyse kitaba geçecek olursak kitabın Allah'ı bulmak için manastırda rahipler arasında yapılan muhabbetler diyeceğim, ama o saçma cümlelerle insan Rabbine nasıl ulaşır bilmiyorum.
Olaylara biraz felsefik acıdan bakılmış. Okurken çok sıkıldım 3- 4 ün elimde süründü desem yeri. Yer  yer atladığımı itiraf edeceğim.
Cümleler güzel başlıyor ''ha adam akıllı bir cümle'' diyorum sonu saçma bitiyor. ''Al bunlar senin olsun* '' der gibi.

Yinede anlamlı cümleler var.
Sıkıldığım yere kadar paylaşacağım.

Kılavuzsuz olan en güvenilir rehbere sahiptir. (benim aklıma Rabbimiz ve kuranı kerim geldi)

Ebenin ölüm olduğu, bitmek bilmeyen doğum sancıları çeken bir dünya sizinki.

Güçsüzler, güçsüzlere yüktür. Güçlülere ise zevkle üstlenilecek bir görevdir. Güçsüzleri bulun. Onların güçsüzlüğü, sizin gücünüzdür. ( ne yani bulunca koruyalım mı, ezelim mi? )

Körler körlere engeldir. Ama görenlere rehberdir. Körleri bulun. Onların karanlığı sizin ışığınızdır.

İnsan tutunduğu her şeyin tuzağındadır. Kontrolü ele alamıyorsanız, sizi kontrol eden her şeyden kurtulun.

Cehalet, peruk takıp cübbe giymeyi, kanunlar sunup cezalar vermeyi sever.
( ne saçma bir cümle, eski devirde peruk takan adamlar var desem, Avrupa nere Lübnan nere)

Husumet barındıran bir kalp, dostluk için güvenli bir liman olabilir mi?

Sevgi bir erdem değildir. Sevgi bir ihtiyaçtır;ekmek su gibi; ışık ve hava gibi.  (tek anlamlı cümle )

Sizin en ufak dileğinizi dahi yerine getirmek için hazır bekleyen güçlü bir ordu var. Doğru donatıldığı, akıllıca yönlendirildiği ve korkusuzca önderlik edildiği taktirde, tüm sonsuzlukları aşıp hedefinin önündeki tüm engelleri yok edecektir. Yanlış donatılır, yönlendirilmez ve zayıf bir şekilde önderlik edilirse, en ufak engelin önünde dahi sarsılır, yalpalar ve yenik düşer.

Bu koca paragraftan sonra insanın aklına umut etmek, iman gücü falan gel,yor ama nafile bildiğimiz ALYUVARLAR ıyy :(  Ne bu şimdi biyoloji dersinde miyiz.
Bu satırlara kadar sabredip okunuz mu bilemem artık. Ben çok sabırlı değilim. Daha fazla alıntı yapmayacağım.

 Zevk meselesi beğene çıkar muhakkak, ben pek beğenmedim. kitabın yarısına zor geldim, sonrada atlayarak okudum/baktım.

* yıllar önce ablamla magazin izliyoruz. o zamanın mankeni şimdiki dönemin sunucusu/şarkıcısı asuman var ekranda.
Sunucu diyor ki ''küpeleriniz çok güzel''
''benim için çok kıymetli, arkadaşımdan ''
evet seyirci ilginç bir hikaye bekler ama devamı, arkadaş demiş ki ''al bunlar senin olsun''  :) ablamla ne gülmüştük.
Beklediğinden daha basit çözüm yada cümle duyduğumuz zaman  ''al bunlar senin olsun'' der halen daha  güleriz.

Kitapta aynen öyle yaptı. Mabedin sıra dışı öyküsü demiş ümitlendirmiş.  ''Al bu bilgiler senin olsun'' demiş Alsam mı? Aman siz almayın.

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Çarpı işi


Annelerimizin yapmış olduğu etaminler, kanaviçeler bir anda isim değiştirmiş olmuş çarpı işi :)
Kanaviçe çok küçük aralıklı olduğu için etamin yapmayı tercih ediyorum diye cümle kuracağım, okuyan etaminde sergi açacağımı sanacak nerde :) Bir kaç tane seccade işlemişliğim var o kadar. Hatta en son başladığımda  (iki yıl önce başlamıştım) yarım duruyor.
Yengemin gençken yaptığı tablo halen duvarda, herkesin evinde vardır eminim. Ev, değirmen, koyun, çift süren çiftçi. Birde uzun süredir saklı duran balıklı tablo var. Resim çekmeye üşendim


Başkalarının yaptıklarına bakınca beğeniyorum ama başlayınca hevesim kaçıyor. Daha doğrusu oturduğum yerde alabileceğim etamin ve ip çeşitleri sınırlı. Hal böyle olunca bu yazıyı yazan şahsiyet sadece bakıp beğenmekle yetiniyor.



Tabi ki bunlara başlamayacağım. O kadar sabırlı değilim.



Eğer yapmaya başlarsam oldukça sade bir şeyler yapacağım.



Denizci desenlerinden bir tablo olabilir. Aşağıda da şemaları var.



Bu tarz kitap ayraçları da yapabilirim. 


Annem görse kızar ''netten bakacağına evden bak'' diye. 
Aşağıda ki menekşeden evinde, çevresinde olmayan var mı? Havlu kenarı, yastık, kırlent, bohça ...


Etamin denince insanın aklına gelecek ilk model. Güzel bir klasik
Daha çok seçenek için buralardan tık  tık tık 

Esenkalın...

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Takıntılar

dayatmalarda kayboluş aylar önce beni minlemiş ben yeni gördüm.

Takıntılımıyım? Uyuzun tekiyim desem yeri. Ablamın telefonunda ''hoşlanmıyorum hiç abla'' diye kayıtlıyım o kadar uyuzum yani.
lise, dershane, üniversite derken 11 yıl yatılı okulda kalınca izin verinde bir takım takıntılarım olsun :)

Öncelikle milletin odası dolabı beni ilgilendirmez ama ortak alanlar da kesinlikle şahsi eşya olmamalı.
Tuvalet banyo mutfak pırıl pırıl olmalı. Banyoda saç kalmışsa, mutfak iyi temizlenmemişse uyuyor dahi olsa kaldırır temizletirim. Daha doğrusu temizletirdim. İki yıldır evdeyim onca sene yatılı okuldan sonra ev hayatına alışmak çok zorluyor.

Kitap, gazete etrafa saçılabilir ama kıyafet toplamaya tahammül edemiyorum.

Bir şey söylenecekse bir kere söylenmeli, tekrar yapılmamalı.

Bazı insanlar yıkansa dahi kendilerine has kokuları vardır. Rabbim günah yazmasın ama duramam, tahammül edemiyorum.

Ter kokusuna tahammülüm yok, otobüse bindiysem/bindiysek ablam yada ben ikimizden biri muhakkak söylenir. Belediye yazın suyu bedava yapsa insanlar daha sık duşa girse diye. Hele ter + sigara = ıyyy binmeyin toplu taşımalara kardeşim.

Zile, kornaya  yapışanların kafasını kırasım var. Hele minibüs şoferlerini ayrı bir seviyorum öyle ki kaldırım taşını söküp hediye edesim var, arabanın çamına assın ayı.

Hazırda okunacak kitap, not almak için defter ve kalem olmalı.

Anahtarsız çıkmam. Anneme güvenemem her an kapıda kalabilirim.

Umumi yerlerde tuvalete gitmem. Çok kıymetli gibi eve saklarım.

Ben iş yaparken birileri dibime kadar gelip konuşmamalı, bir kaç adım ötede durmalı.

Otobüste yer veren herkesin yerine oturamam. Hele kalkan kişi  koltuğa  ısısını bırakmışsa.

Belirsizliğe tahammülüm yok. Sonu olumsuz olsa dahi bilmeliyim, bekleyemem.

Bu liste böyle uzar gider. ben burada bırakıyorum. Birilerini de minlemek istemiyorum, isteyen üzerine alınabilir.  Benim gibi iki ay gecikmeli olarak da yazabilirsiniz :)

Kalın sağlıcakla


27 Temmuz 2012 Cuma

Eski paralar

Aman Yarabbim ne kadar da zenginim. Büssürü (bir sürü değil) param var. Zenginliğim param bol olduğu için değil, eski eşyalara değer verdiğim için. Kendimi de şımartırmışım :) 

Üniversitede iken ev arkadaşım vardı. Tarih okuyor aynı zamanda edebiyettan çift yapıyordu. Vay dediğinizi duyar gibiyim. Ama ben diyemeyeceğim. Bütün bir ömrü ezber yapmaktan ibaret. İki bölümü bir arada okumak yerine genel kültür konusunda kendini geliştirmeli bence. Her neyse kendisi benim para koleksiyonumu gereksiz buluyor. ''Ne boş işlerle uğraşıyorsun'' derdi. 
Kesinlikle kendimi övmek için söylemiyorum, okuduğum tarih kitabı sayısı onunkinden fazladır. Şöyle ki onun okudukları müfradatın öğretmek istedikleri. Okullarda öğretilen tarih ile gerçek tarihin Farklı olduğunu artık çocuklar bile biliyor.  Vaktinde beni üzmüş olsa da geçti, bitti. 

Her neyse paralara geçelim;


Hepsini bir araya sığdırmak için uzak çekim oldu. Şuan kullanılan paralar ve onların yerine eskiden kullanılan liralar en alt sırada


Osmanlı paralarım ve en eski kuruşlarım. 
Alt sırada iki adet 10 kuruş, 5 kuruş, 1 kuruş ve 10 para


Bu paralardan herkesin evinde vardır. 
5 lira, 2 1/2 lira, 1 lira, 50 kuruş ve 25 kuruş



Tek tek çekmek zor oluyor. Demir Türk paralarım.



metal yabancı paralarım


Şuan kullanılan İran parası 5 yıl kadar önce babam getirmişti.



Bilet misali rengarenk Kazak parası; her bir rengin, işaretin bir anlamı var ama veren arkadaş bilmiyor. İnsanın kendi ülke senbollerini bilmemesi üzücü :(



Bosna Hersek parası Fatma abla gidince getirmişti.


Altta iki adet Kore, onun üstünde Çin daha üstünde Hindistan ve en üstte Malezya.
Belli olmuyor farkındayım. Para koyma kabından bir adet deneme amaçlı aldım. yolum düşünce tekrar alacağım. 


Karışık kağıt paralarım




Kore ve Çin parası


Çin parası


Rusya


Hak verirsiniz ki tek tek çekmek zor. 
Ortası delik olan Çin parası. Pek çok Arap ülkesine ait paralar.


Bir itiraf bazı paraların hangi ülkeye ait olduğunu karıştırıyorum.


Şu an kullanılan Moğol parası. Moğolistan'da metal paraları yok. Moğolistan'dan hediye olarak cüzdan geldi  bozuk para koyamadığım için uzun süre kullanamadım. Bir ara resmini koyarım.

Para koleksiyonuna ortaokul döneminde başlamıştım. İstanbul'a taşınınca nereye koyduğumu unutmuş yaklaşık 3 - 4 sene elime almamıştım daha sonra demirleri buldum ama kağıtlar kayboldu. Taşınırken bir kitap arasına koymuştum ama bulamadım.
Aradan yıllar geçti kayıplarımla birlikte paralarımı Es - Es'e getirmiş masamın üstüne dizmiştim. Moğalistanlı oda arkadaşımın misafiri geldi bir gün. ''Ablamın daha çok var'' deyince biraz bozuldum ama bir kısmı kayboldu diye hemen kulp buldum :) Daha sonra kız bana acımış ben uyurken masa üstüne para bırakmıştı.
Moğol ve kazak arkadaşlar sayesinde Çin, Kore, Japonya, Moğolistan, Kazakistan ve Rus paralarım oldu.

Babam sayesinde de Türkmenistan, İran, Mısır param oldu.
Sayamadığım pek çok ülkenin parası da var. 
Afrika ülkelerinin yok ama :(

Bunlarda sahaflardan




Çarşaf gibi olanların hangi ülke olduğunu unuttum. Eski Küba desem bence inanırsınız :)


Çalıştığım zaman adam akıllı bir koleksiyon yapacağım. Bu biraz yavan kaldı.

Göndermek isteyen olursa kabulümdür :)

Farklı koleksiyonları olan var mı?
Pul, kartpostal, düğün davetiyesi, peçete.....



26 Temmuz 2012 Perşembe

Kitaplaşma etkinliği

henüz katılmasam da katılmak isteyen olursa diye paylaşmak istiyorum. Bekli başka bloglarda da vardır ben bilmiyorm. benim takip ettiğim iki blogta kitaplaşma etkinliği var ve ikisininde bitiş tarihi 10 ağustos.



Renkli kitaplar için buraya,
Her şeyden bir tutam için buraya

Yeni bir kitaplaşma etkinliği daha rüzgara doğrudan geliyor ilgilenen olursa son gün 20 ağustos.

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Küçük Arı




Küçük arı kitaplaşma etkinliğinde Banu’nun hediyesi idi.  Kitaba başlamayacağın dedim ama sabredemedim 3 günde okudum. ‘’Güzel mi?’’ derseniz. ‘’ eh işte’’ benim gibi çok övülen film, kitap, mekan gibi yerler antipatiniz varsa beğenmezsiniz.
Kitap belirgin bir sonla bitmiyor. Tamam güzeldi ama başlangıçta var olan 3 sayfa övgüyü de hak etmiyor. Daha önce bu duyguyu beyaz gülü okurken yaşamıştım. 


"Dokuz parmaklı bir kadın, kostümünü hiç terk etmeyen bir süper kahraman, kimlik buhranında aklını yitiren bir adam ve Nijeryalı bir göçmen; Küçük Arı.
Yaşamları acımasız bir şaka gibi kesişen karakterlerin size sunduğu sadece bir gülümseyiş; ama buruk bir gülümseyiş... Derken coşkulu bir kahkaha ve hemen ardından kalıcı bir sızı... Ve sonra daha büyük bir kahkaha. 
Kitap, içinden hızla geçip gidilen bir duygu tüneli. 
Bu kitabı okuduğunuzda herkese anlatmak isteyeceksiniz. Bunu yaptığnızda, lütfen neler olduğunu anlatmayın; çünkü bütün büyü, olayların akışında... "


Kitabın arka kapağında bunlar yazıyor peh peh. Buruk gülümseyiş miş, kahkaha imiş. Nerdeydi bilmiyorum. Ben galiba başka kitap okudum. Bu şekilde abartılmasaydı gerçekten sevdim derdim ama sevmedim kardeşim bu ne şimdi.


Ben miyim anormal anlamadım beğenen var mı?

21 Temmuz 2012 Cumartesi

çekilişler

Osmanlı tarihi kitap çekilişi için tık tık 17 ağustos son gün


keçe hikayesi için 25 temmuza kadar tık tık



kitap cumhuriyetim ilk çekilişini yapıyor yalnız bırakmak olmaz dimi 14 ağustos son gün



kitap kurdu böjük kitap çekilişi yapıyor. Katılmak isteyen 10 ağustosa kadar tık tık

sümeyra English Home'dan bu  patchwork seti hediye ediyorum. katılmamak olmaz. 20 ağustosa kadar tık tık 



Biricit'in Şeker Tadında Bayram Hediyeleri Var:) tık 22 ağustos son gün

pinuccia imzalı kitap hediye edecekmiş katılmamak olmaz değil mi? 14 ağustosa kadar tık tık

seyyahgül çekiliş yapıyor katılmamak olmaz tık tık

bayanbilir ilk çekilişini yapıyor katılalım değil mi? 20 ağustosa kadar tık tık

atölye kedi kumaşlar ve yumaklardan oluşan bir çekiliş yapıyor 31 ağustos son gün tık tık

kırmızı kiraz kitap çekilişi yapıyor. 16 ağustos son gün tık tık

İzlerimin derinliği bilmem kacıncı kitabını hediye ediyor ilgilenen olursa 17  ağustosa kadar tık tık

ilknur ilk çekilişini yapıyor katılmamak olmaz. 1 eylüle kadar tık tık



kitapkolik net 3. kitap çekilişini yapıyor ilgilenen olursa tık tık 10 ekim son gün


öylesine biri ikinci kitap çekilişini yapıyor ilgilenen olursa 14 eylüle kadar tık tık

20 Temmuz 2012 Cuma

Kitaplaştık - Küçük arı


Damlanın düzenlemiş olduğu kitaplaşma etkinliğinde, sevgili Banu ile eşleştik. Benim şehir dışına çıkmam gerekiyordu o yüzden  hediyelerimizi geç gönderdik. Katılanlar bilir, etkinlikte 3 adet kitap ismi verip onlardan birini gönderecektik. Ben yazmış oluğum kitapların dışında bir kitap olsun dedim. Sağ olsun Banu  beni kırmadı ve bana küçük arıyı aldı. 


İçinde ne olduğunu bilmeden beklemek heyecan verici. 
Bu arada kitabın yanında izmit yöresinin olmazsa olmazı pişmaniye ve nescafe de var. İftarda mideye inmeyi bekliyorlar :)

Herkese hayırlı ramazanlar vede iyi okumalar.


19 Temmuz 2012 Perşembe

Gül kolonyası


Çiçekleri sevmeyen hatta, gülleri sevmeyen var mıdır acaba? Çocukluğumda kapımızda pembe kocaman bir gülümüz vardı. Tek çeşit olduğu için başkalarının güllerinde gözüm kalırdı. Babannem kuzenimle beni almış, gezmelere gitmişiz. Karşı ki köyde uzak bir akrabamız var Parten Hasan Dayı. Yaşlı beyaz sakallı sıcakkanlı bir amca. Kendi gibi yaşlı eşi ile yaşar sık sık birbirimize gider geliriz. Neyse Hasan Dayıyı geçip kapısındaki güllere gelelim.
Kaç tane gülleri vardı hatırlamıyorum ama çocuk gözü ile çok olduğuna eminim :) neyse kuzenle birlikte vitrindeki tavuklara bakan sefil kedi gibi güllere bakıyorduk ki amca bizi fark etti alabilirsiniz dedi. Tabi izin bir iki gülden ibaret olması gerekirken biz işi abartık poşet poşet gül yolduk :) 
Babannem rahmetlisi bize kızıyor Hasan dayı ve eşi alsınlar ne olacak yitip gidecekler zaten dediğinden biz daha bir coştuk :)


Mutlu mesut eve geldik. Bizim oralarda gül reçeli yapılmadığı için pek çok gül ziyan olup gitti, bir kısmından da kolonya yaptım. Annemin porselen bir demliği vardı (aşağıdaki halamın), çeyiz olup hiç kullanılmamış. Gülleri içine koydum üzerine limon kolonyası ve su ilave ettim. Bir kaç gün sonra berbat bir koku oluştu. Beğenmeyip döktüm, kokuyu hala hatırlıyorum. O zamanlar hakiki gül kolonyası nasıl kokar bilmediğimden yapmış olduğum kolonyanın tam kıvamında olduğunu anlamamışım.


O yaşta kolonya yaptığımı kozmetik firmaları duyup beni işe alır mı  :) Hem kpss sınavından da kötü not bekliyorum buda benim soruları çalmayacak kadar dürüst bir insan olduğumu gösterir değil mi :)

hadi gelsin iş teklifleri :)


17 Temmuz 2012 Salı

Bu aralar okuduklarım


Okumuş olduğum kitaplara tek tek post yazmak yerine toplu olarak yazmak işime geliyor :)

Geçen Kpss sınavımdan hemen sonra Eskişehir'e gitmek için bilet ayırtmıştım. Yanıma da  kitaplaşma etkinliğinden gelen muz seslerini aldım. Rezervasyon yaptırdığım bileti zamanında alamayınca iki saat beklemek zorunda kaldım. Neyse ki can yoldaşım kitap yanında idi zaman nasıl geçti anlamadım. Berbat bir yolculuk ile kitabı yarılamış oldum. Pazar tüm gün es es gezdiğimiz için kitabı elime almadım. Pazartesi iş görüşmem vardı o yüzden pazar gece göndüm. Döndüğüm gibi de kitabı bitirdim.


Kitap 3 farklı mekanda geçiyor. Günümüz Oxford'unda kendisinin bile ne yaptığından haberi olmayan kızımız, 1980 yıllarının Beyrutun'dan babadan kızına yazılmış mektuplar ve mektupların peşinden giden günümüz Beyrutun da bir Filipinli bir kız.
Kitabın en güzel kısmı, toplama kampında doktorluk yapan babanın ayrılmak zorunda kaldığı kızına yazılan mektupları. Sonunu beğenmesem de genel olarak güzeldi.

Kısaca göz gezdirecek olursak;

İnsan yalnızken bir tane daha kendinden doğuruyor içinde, ''korkma'' desin diye.

Bilginin sadece çocukluk ezberleri karşısında yenildiğini düşünüyordu.

Ne yaparsan yap, sadece hikaye kalıyor geriye. Anlatılınca yalan gibi, hiç olmamış gibi gelen.

İnsanlara bakmayı unutmazsan aslında, hiç korkmazsın.

Savaşmayı bırakmış erkek, savaşanlardan daha ürkütücüdür.

Biz, çok güldüğümüzde daha gülerken yakında ağlayacağımızı düşünüp suratını asan insanlarız.

Herkes toprağının kaderini sırtında mı taşır?

Kaç silah varsa o kadar tarih vardır burada.

Yoksullukta savaş gibidir. Ancak dışarıdan bakınca görünür insana verdiği hasar.

Büyüklere yalan söyleyebilirim, ama çocuklara... Bilmem, günah gibi geliyor.

Dilini bilmediğin bir yerde ağlamak fenadır.  Çünkü seni, senin dilinden susturacak kimse yoktur.

Hiç kimse olmaya cesaret et Filipina. Hikayeler orada başlar.

Yara, en canlı yeridir gövdenin. Hareket oradadır. Can, tam yaradadır. kimilerimiz, kan gibidir. Yaranın olduğu yöne doğru akar.

Öfkesi da büyük olan eninde sonunda kazanır.

Kimse günahını hatırlamıyor, kimse alacağı intikamı unutmuyor.




Bir diğer kitabımız/kitaplarımız da kitaplaşma etkinliğinden Türk mitolojisi. İkinci kitabımız da babamın kitaplarında Mitolojiden efsaneye



İkisini beraber okuyayım dedim. sıradan okur için oldukça sıkıcı uslup'a sahip. Yok ben tarih öğrencisiyim kaynağı, sıkıcı notları da olsun diyorsanız, iki kitabı da beğenirsiniz :)
Çok şükür atalarımız Talas savaşında  İslamiyeti kabul etmişler de kuşa, böceğe değer vermekten kurtulmuşuz. Kuşlar, böcekler lafın gelişi tabi ki.

Neyse bir diğer kitabımız Samiha Ayverdi den. Oldukça güzel kısa öykülerden oluşuyor herkese tavsiye ederim.
kısa kısa notlar;

Mecaz hakikatin köprüsüdür. Hakikat ise ilahi aşktır.

O beşeri aşkların zaten ilahi olduğu olduğu müjdesini de beraberinde taşır.

Vücut gaye değil vasıtadır; insan maddi varlığı manayı taşımakta olduğu için hürmet edilmeye layıktır.
Vücut ruhun terbiye gördüğü bir ocak olması vasıtası itibariyle değerlidir.

Manalar derinleştikçe bilicileri de azalır; En büyük mananın hitap ettiği varlık ise, kendisidir.


Manalar gizli değilmiş, onları bilmeyen bizmişiz.

Güneş kalkıp da '' ben sizi ısıtır, ışıklandırırım'' der mi? Demez, çünkü ne bizim ondan, nede onun kendisinden şüphesi vardır.

Her ne ki görülür, o var değildir; varlık gösterici bir yokluktur. Her ne ki görülmez o; yokluk perdesiyle gizlenmiş bir varlıktır. İşte asıl vücudu olanlar bunlardır.

Bu ufak notlar uzayıp giderdi ama ben burada bırakıyorum ki merak edip okuyun


Sonuncu kitabımız Sebahattin Ali den. Eskişehir'e gitmişken meşhur sahaflara uğramadan olmaz dedik ve gidince de bu kitabı aldım.


Çocukluğumda okuduğum Kemalettin Tuğcu kitaplarını anımsatıyor. Abartılacak  bir güzelliğe sahip değil. 

Neyse ramazan geliyor o yüzden bulduğum tüm vaktimi kutsal kitabımız Kuran-ı Kerime ayırmak istiyorum. Şimdiye kadar ramazanda hatim yapmaya niyetlenip bitiremiyordum bu sene erken başlayıp kandile kadar bitirmeye gayret edeceğim.

Şimdiden iyi ramazanlar, iyi okumalar...



15 Temmuz 2012 Pazar

nohut, mercimek, patlıcan

Bakliyatları klasik hallerinden daha ziyade salata şeklinde tüketmeyi daha çok seviyorum. Kuru fasulye pilav yerine piyaz ve pirinç salatası gibi.
 (kuru fasulyeyi sevdiğimi de belirtmem gerek)


Görmüş olduğunuz nohut salatası, ölçü vermekle uğraşamayacağım. İsteyen istediği gibi yapsın.

Sadece içindekiler
kırmızı biber, yeşil biber- 2 -3 adet
barbunya - bir avuç
mısır -  mini kutu
kornişon turşu -  göz kararı
acı olsun diye ben biber turşusu da ekledim


Soldaki mercimek salatasından daha önce bahsetmiştim. Yakın çekim için buraya


Çok pişmiş pirinç salatası :)

kırmızı ve yeşil biber uzun uzun doğranır.
havuç rendelenir 
konserve mısır ile tüm malzemeler karıştırılır.

USTANIN TAVSİYESİ
1 bardak olan pirincinizi çok pişirmezseniz daha güzel olur :) Zaten canı ne ki.

sadrazam sandalı

patlıcan soyulmadan bütün olarak kızartıldıktan sonra içleri boşaltılır.

iç malzeme:
kabak, havuç, patates
küp doğranıp kızartılır daha sonra maydanoz ilave edilir.


İsterseniz iç malzemeyi az pişip patlıcanları doldurduktan sonra fırına verebilirsiniz.

Afiyet olsun.