29 Aralık 2017 Cuma

2017 okumaları

Yıl içerisinde okudukca güncelleme yapmayı düşünüyorum. Zaten yılı yarılamışız ( bu yazıya 29 nisan günü başladım) yıl boyunca ilave etmek zor olmasa gerek. 

Aralık ayı gelince benim böyle bir postum vardı dur bir bakayım dedim ve yazıya devama başladım.
15 kitap eklemiş bırakmışım. Kaldığım yerden devam edip 29 kitabı tamamlamak zor olmadı. 
Arada sildiğim kısımlarda oldu tabi.
Sildiğim giriş kısımlarını tekrar yazmak zor geldi. Direk listeye giriş yapıyorum. 
2017 nasıl geçmiş değerlendirmesini kafamda yamapayınca böyle oluyor demek ki. 


Yağmurda Aşk - Necip Mahfuz - Kırmızı Kedi Yayınları - Mısır edebiyatı- roman


Güneş Ülkesi - Campenella  - arya yayınları 


Tütün Yolu - Erskıne Caldwell -Varlık Yayınları - Roman


Çiçeklerimi rüzgara verdim - Debbıe Macomber - Martı Yayınları 



Oscar Wilde'nin Son Vasiyeti - Peter Ackroyd - can yayınları - biyografi


Necip mahfuz - Düğün Evi - Kırmızı Kedi Yayınları



Bilinmeyen bir kadının Mektubu - Stefan Zweig - E kitap

Amok Koşucusu - Stefan Zweig - E kitap

Bir Kadının Yaşamından 24 Saat - Stefan Zwein - E kitap

Satranç - Stefan Zweig - E kitap


Olağan üstü bir gece - Stafan Zweing - İş Bankası yayınları

Sırca Fanus - Slyvia  Plath - E kitap

Yaban kızlar - Ursula Le Guine - E kitap

Ahraz- Deniz Gezgin  - Sel yayınları



Vıctoria - Knut Hamsun - Varlık Yayınları - Roman


Gezgin - Halil Cibran - Kapı Yayınları 


Kırk güzeller Çeşmesi -iskender Pala - kapı yayınları - deneme




Biyoyrafik hidayet hikayesi

Satranç Oynayan Derviş - Ali Ural -Şule yayınları - deneme


Mutlu prens - Oscar Wilde - Şule yayınları - öykü



Öç öyküleri - dünya edebiyatı  -bordo siyah yayınları



Samanyolu - Kerime Nadir  -inkilap -roman


Modern Dünya Bunalımı - Rene Guenon 


Höyükteki nar ağacı - Yaşar Kemal -  YKY


Dağ Yolunda Karanlık Birikiyor - Hüseyin Kıran



Bu kitabı bir yudum kitapta okumuş, yorumlara bakmıştım.
Yorumlar ağırlıklı olarak olumsuz olsada kitabı aldım. 
Kitabın beğenilmeme sebebi kitap başındaki dilin kitap sonuna kadar muhafaza edilmemiş olması olabilir.  

Küçük insanlara büyük işler verilince nasıl değişir hikayesini bir çırpıda okuyoruz.

Katip Bartleby - Herman melville  - kırmızı kedi yayınları



Bir "yapmamayı tercih ediyorum" hikayesi.

 Yorum yapmayacağım kadar sinir bozucu bir karakterdi. Sırrıda ortaya çıkmadı zaten.
Okuyun efendim.

Reha Oğuz Türkkan - Gökşin - altın kitap -roman



Tunç çağında dağılmış boylarının ergonokonda birleşmesini konu alan,  tam anlamıyla toparlanmamış bir hikaye.  

Kaçan Ayna - Giovanni Papini - kırmızı kedi yayınları



Uzun zamandır okumayı istediğim bir kitaptı. 
Herbir karekteri birbirinden ilginç,  daha doğrusu gereksiz insanların olduğu hikaye kitabı.  
Yazar o kişileri nasıl kurmuş yada gözlemlemiş.

Yazarın başka kitabını okumadığım için şu kitaptan başlayın diyemesemde yazarı okuyun, keşfedin diyebilirim.

...
Efendim genel kritik yapmak gerekirse yoğun bir sene geçirdim.  Yüksek lisans bitti sınav hazırlıkları başladı.  Kitap okumaya hiç vaktim olmadı.  Bu vakitsizlikte 29 adet kitap okumuşum. 6 adet yerli, 23 adet yabancı yazar okumuşum. 

15 yeni yazar keşfetmişim. Bu 15 yazarın 3 tanesi yerli. 4 yazar daha önceki okuma listesinden. Demek ki o listelerin hepsi yalan. Insan oğlu kafasında kurduğu listeye bile sadik kalmıyor.  Çok çabuk cayabiliyor.

Yeni keşfettiğim yazarlar

Canpanella
Erskine Coldwell,
Stefan Zweing,
Peter Ackroyd,
Slyvia Plath,
Deniz Gezgin, 
Ursula Le Guine,
İan Dallas, 
Kerime Nadir,
Rene Guenen,
Linda Shu Park, 
Hüseyin Kıran, 
Herman Melville,
Oğuz Türkkan, 
Giovanni Papini,

Genel olarak e kitap okumuşum.  İşe gidip gelirken araba beklerken çantada ağırlık yapmasın diye telefona uygulama indirmiş,  e kitap okuyordum. Gözlerim çok yorulunca okumayı bıraktım. 
Genel Yayınevi listem
6 adet e- kitap,
4 adet kırmızı kedi yayınları,
Babil kitaplarının pek çoğunu okumak istiyorum. Bakalım nasip olur mu.
(Yazı puntoları normal yapılıp daha ince kitap oluşturulsa fena olmaz, rahatca yanımızda taşıyabiliriz. )

 İkişer adet varlık,  sel, kapı,  Şule

Muhtelif yayın evleri;
Arya, can, martı,  is Bankası,  YKY, iklim, bordo siyah, insan, inkilap, altın kitap, beyaz balina

Tür olarak roman ağırlıklı okumuşum. Düşünce,  deneme, biyografi,  öykü okumuşum. 

...

Şuan okuduklarım


Tek kelimelik sözlüğü ara ara rastgele açıp okuyorum. 

Murathan Mungan hiç okumadım ilk defa bir kitabını aldım.  3 hikaye var, birini okudum ağır gelince ara verdim. Jane Austen bitince dönüp bir hikaye daha okuyacağım. 

New york üçlemesinden de bir hikaye okudum. Onuda ara ara okuyacağım. 

Samiha Ayverdi ince olduğu için çantada taşıyorum.  Yolda izde bekleme yaparken okuyorum. 
Dilini özlemişim. 
Bitirdim bile :)

Jane Austen 'in kitabını da bitirdim.
Böylelikle okuduğum kitap sayısı 31 'e çıktı. 

Biz kitabına aylar önce başladım.  Bir seferde 80 sayfa okudum o şekilde de kaldı.  Sevemedim. 
Ameliyat sonrası * yorgunluk hali okumayamadım dedim. Tekrar başladım.
Yok ya bu kitaplar bana göre değil. 

*Burnumu yaptırdım. 
Burnumda eğrilik / et falan  vardı demeyeceğim, doğrudan estetik yaptırdım diyeceğim. Neyse o.
Bunla ilgili zaytung haberi var okuyun, eğlenin efendim.

2018 hedefleri

Elimin altında ne kadar kitap varsa o kadar kitap daha almak istiyorum. Ha ha çok mu tanıdık geldi.
 Ablam kitap alacağım dedi. Bende bir adet alabilir miyim dedim. Ablam direk " Hayır" dedi.
Ev tıklım tıklım boş bir duvar yok evde. Kıyafet giyeceksin aklında kombin var ama kıyafet yok, çünkü nereye koymuşsun kim bulup çıkaracak. 

Sevmediğim yazarları /kitapları elden çıkarayım diyorum kıyamıyorum. Takasa koyayım diyorum yerine başka kitap gelince aklım kalmaz belki.  Kitapların hepsi orjinal değil maalesef ki. 
Öyle bir karmaşa içindeyim.  Aman ne büyük dert demeyin gerçekten büyük dert.


Efendim öncelikli olarak yarım kalan kitapları bitireceğim.
Sonra bu resimdekileri bitireceğim.  Daha sonra alıp alıp yüzüne bakmadığım dergilere bakacağım. 

2017 hedefim dergilerin yarısını okumakmış. 
Burada bir gülme geldi. O dergiler nerede ki?
Tamam tamam o kadar da değil. 

...

Efendim yazı yazmak ne zor iş.  Konuları bağlayamadım gitti.
Çok çok uzatmakda istemiyorum.
Benden bu kadar.
Aslında takaslık kitap fikrini düşünebilirim /  düşünebiliriz.  Var mı elinizden çıkarmak istedikleriniz. Benim çok var ama farklı farklı yerlerde olduklari için bulup çıkarmam zaman alır.  
Bir ara ekleyeyim buralara bir yerlere.

...

Bu yazıyı yayınlamazsam 100 kere değiştireceğim, en iyisi olduğu kadarıyla yayınlamak. 

Allaha emanet olun. 



20 Aralık 2017 Çarşamba

Reha Oğuz Türkkan - Gökşin

Kitaba nasıl giriş yapsam bilemiyorum.  
Ilk olarak kitaptan mı yazardan mı bahsetsem? Yoksa saçma kitap yurdu siparişimden mi?
En en baştan başlayayım. Kitaba kitap yurdu kelepirlerde rastladım.  Hiç bir zaman sipariş vermediğim sepetime attım. Uzun zaman orada bekledi.
Göktürk' e kitap siparişi verecektik bende hemen araya kendi kitabımı sıkıştırdım.  Tek sorun ablamın kitap yurdundan kendimizin alacağı yönünde sipariş bilgisi geçmesi oldu. 

Gidip kendim alacaksam internetten neden sipariş vereyim !
Gidip alamayınca ilgililere kitapları eve göndermelerini istedik. Kargo ücretini bizim ödememiz gerektiğini söylediler. Bu bilinen birşey kabul ettik ve kitapları bekledik, bekledik gelmediler. Sipariş takibine bakalım dedik ve siparişin iptal edildiğini gördük.  Yeniden sipariş verildi ve geldi. 
Adresle ilgili hata yapılmıştı kargo firması aradı bilgi aldı. 
Özetle siparişten menmun kalmadım. Belki bizden kaynaklı bir iletişimsizlik olmuştur.


Kitaba başladım başlangıç kolaydı zamanla kişiler, mekanlar, ve insan türleri birbirine karıştı tam olarak neler vardı aktaramayabilirim. 
Biraz yüzeysel şekilde kitabı özetleyeyim. Günümüzde arkeolog/ antropolog Alper  Hazar Gölünden bir taş bulur. Pek çok üniversiteye  ve araştırma merkezine gider ama müspet cevap alamaz. 
En son Kızılderili modern bir şaman'a danışır ve olaylar burada başlar. 
Ortasında organik bir nesne olan taşımız zamanda yolculuk yapmaya yarayan bir geçit görevi görür ve bu iki kişiyi Amerikadan alır geçmişe, Asya ya gönderir.  
Geçmişte oyalanan ikili yaşadıkları kabilede doğum kutlamasında kullanılan işaretin taşın üzerindeki işaret ile benzerlik gösterdiğini fark ederler. Bu taşla ilgili araştırma burada bitiyor. Ilerleyen aşamalarda taşın sırrı araştırılmıyor bile. 
Neyse efendim bu taşla duvar yazısını kıyaslama aşamasında bebeğin babası ve bu ikili zamanda sıçrama yaparak tahmini 1000 yıl daha günümüze yaklaşırlar.


Bu devirde de ( Tunç Çağı )  hikayeleri en son birleşecek bir kaç kişi var.
Hikayeler birleşmeden önce herkezin yolu bir obadan geçiyor, 

Kimber Oymağı

Kızıl gtoklar ve budur şaklaplar (akçiller)  bir arada yaşıyor.  
Her gelen geçen misafir ediliyor. Tek ortak düşman insan yiyen şeveyler. Kendileri Çin ve Moğolların atası.

Kitap kahramanların gelecek olursak.

Gökşin

Gökşin Yıltuz, o devre göre isim Köğkçün . 

Pek asi o devirde. Ural dağlarında tek tanrı inancı yokken tek yaratıcı fikrini savunuyor ve bu sebepten obadan kovuluyor. 
Istikamet ana yurt Altaylar.
Onun ardı sırada onun gibi düşünenler yollara düşüyor. 
Bunlardan biri Ilbırın. Daha sonra hazreti İbrahim'in soyu olacak.
Bir diğeri mecer-er. 
Bir süre kızla birlikte yolculuk yapıyor.  Sığındıkları Kimber oymağından kovuluyor ve yolları bir daha kesişmiyor.

Ece Hatun
Eşleri saldırıda ölen kadınlar ile yola  düşüyor. 
Gökşin'in izine Kimber oymağında rastlıyorlar.  Bizim kadın grubu  burada üçe bölünüyorlar. Bir kısmı obada evlenip yeni türlerin oluşmasını sağlıyor, bir kısmı amozonların atası oluyor, bir kısmıda ece hatun ile ergonokona doğru yola çıkıyor.

Yalnız yolcu Kızıltuğ
Tuğurlardan bir yiğit.  Efsanelerde duyduğu Altay dağlarındaki gizli yurda (ergonokon ) doğru yola çıkar.
Onunda yolu Kimber oymağında geçer.  Hatta oradan birisi ile de evlenir. Bu evlenme hikayesinde onu beğenen kız kendi eli ile sadak hazırlayıp oğlana taktim ediyor bu şekilde evleniyorlar.  Bir an o sadak günümüzde bulundu dedim ama değilmiş.

Uzun lafın kısası bol olaylar sonra ergonakondan çıkış hikayesine dönüyor hikaye.
Dağılan boylar toplanıyor ve yeni yurda yerleşiyorlar. Hikaye burada bitiyor.
Arada pek çok detayı var ama değinmeyeceğim.

Kitabı beğendim mi?

 Farklı desem beğenmediğimi anlar mısınız?
 Konuyu işleyiş biçimi pek amatör buldu. Cevapsız kalan pek çok şey vardı. 
Yinede kitabı zaman kaybı olarak görmüyorum.

Yazar hakkında bir şey yazmaya üşendim. Daha doğrusu kendisi beklediğimden farklı çıktı o yüzden anlatmaya başlasam bitmez diye uğraşmayacağım.

Efendim bu tarz tarihi romanları seviyorsanız size Bozkır'ın Efendisini tavsiye ederim.
Yazı yazmak ne zormuş unutmuşum.  O yüzden burada bitireceğim
Kalın sağlıcakla. 

16 Aralık 2017 Cumartesi

Beynim yandı a dostlar

Ders çalışmaya ne zaman başladım hatırlamıyorum, kendimi bildim bileli ders çalışıyorum modundayım.


ISG ve TMGD sınavlarına hazırlanıyordum. 
Çok şükür sınav maratonu geçti.
Nasıl gecti derseniz, TMGD den geçemedim. Geçmek gibi beklentim yoktu ama o kadarda zor beklemiyordum.

ISG sınavına bugün girdim. Güzel geçtiğini düşünüyordum,  netteki yorumları görünce şüphe etmeye başladım.
Az biraz dinleneyim neler yapmışım mütalaa ederim.

Bu zaman zarfında kitap okumayı özledim diyebilirim.
Tüyaptan ve sahaftan kitaplar aldım.  Bir an önce başlamak istiyorum.
Başladım aslında.


Tüyap kitaplarım


Ay pardon kitaplarımız. Tüyap'a  yeğenim için gitmiştik. 
İki kitap okudum.


Sahaf kitaplarım. 


Gökşin 'i internetten sipariş ettim. Diğerleri A101 den.
Bu kitaplar haricinde de okunmayı bekleyen kitaplarım var.
Beyazıt kitap fuarında aldıklarımda bir tane, Beyoğlu sahaflardan aldıklarımdan  5 tanesini ve daha niceleri okunmayı bekliyor.

Ağır ağır başlarım artık.

Bu zaman zarfında blog aleminde neler olmuş yavaş yavaş bakacağım.

Kalın sağlıcakla. 

26 Ekim 2017 Perşembe

Bir iki satır karalamaca # 2

20 ekim 2017

Efendim ben neden bir iki satır karalamaya gelmiştim unutmadan karalayıvereyim. 
Kitap okumak güzel şey vesselam. 
Daha önce yazdım mı bilmem B sınıfı  güvenliği uzmanlığı  sınavına hazırlanıyorum. Hal böyle oluncada kitap okumaya fırsatım olmuyor. Daha doğrusu elimin altındaki kitaplar pratik okunacak kitaplar değil. En geniş zamanda dahi modern dünyanın bunalımını okuyamamış insan sınava hazırlanırken hay bin yekzan mı okusun mukaddime mi?
Kaldı ki sınava bile doğru düzgün çalışamıyorum. Sadece 24 konu bitirdim. Geride kaç konu var onu bile bilmiyorum.

Neyse efendim geçen hafta amcama gittim. Okumak istediğim ne kadar kitap varsa kuzende var. Bende abartmayayım dedim  emanet iki adet kitap aldım. Okuyamıyorum. Çünkü sahibi kitaplarını dik bir şekilde bile istiflemiyor ki yıpranmasın. Bir şekilde birini okumaya başladım. Kenerını kırmışım o kadarda dikkat etmiştim. Kendi kitabımı yatarken okudum, kitap yatağın içinde kayboldu gitti de kitaba bir şey olmadı emanet kitap olmayacak yerinden  ( cilt kısmından ) kırılmış.


Uzatmadan efendim bu incecik iki kitap, kitap okumanın güzel bir şey olduğunu hatırlattı. 
İki yazarında dilini de severim. 
Stefan Zweig'in okuduğum 5. kitabı; Diğer kitapları kadar etkileyici bulmasam da güzeldi.
Yaşar Kemal'in okuduğum kaçıncı kitabı? Emin olamadım. 
Ada hikayesini tek sayıyorum, galiba 6 ya da 7 kitabını okudum. 
İkisini de tavsiye ediyorum. Tabi dile aşina olanlara tavsiye ediyorum. 

25 ekim 2017

Bu zaman zarfında sipariş verdiğim İSG sınavına hazırlık kitaplarıda geldi.  Dört gözle beklediğim kitaplardan konu anlatımın beğenmedim.
 resmi  çeviremedim

Tamam özet çıkarmak kolay bir şey değil bunu kabul ediyorum da o konuları neye göre kategorize etmişler, neden içindekiler bölümü yok? Hevesim kaçtı.

26 ekim 2017

 Bir yudum kitabı bilmeyen var mı?
 Her sabah " var olun " diyerek kitaplardan, dergilerden kısa pasajlar gönderen uygulama.
Uygulama diye bahsetmek uygun olmsada kullanmam gereken kelimeyi bulamadım.
 Ekip başka bir uygulama yapmış.
"Bir kutu kitap "
Aa biliyor muydunuz, neden haber vermediniz.

Efendim uygulama başlayalı bir kaç ay olmuş ben yeni haberdar oldum. Açıkçası kutunun seçmece olmayıp editörlerin seçtiği kitaplar olmasi cazip gelmedi. En azından bir iki kutu olsa biz o kutulardan birini seçsek daha güzel olurdu.
Bu kutudan  yola çıkarak başka kutulara bakayım dedim.  Resmen insanlarlan dalga geçiyorlar.

iki kartpostal, bir not defteri, çorap kalem 60 tl.


Ayraçları yazmayı unutmuşum, kınadım kendimi.

Birde kendi hobi kutunu kendin oluştur sitesi var. Ahsap kasaya 32 tl verip, içine 35 liralık makas ( tuvafiyede 12 tl), 50 tl hafif işleme pano ( kasnak 10 tl evde mevcut, etamin ipi ve kumaşı da evde bol) ve üç liralık deftere on lira verip kutu uluşturuyorsunuz. 

Bu kutuları alanların hiç mi piyasa bilgisi yok.
Paraları bolda harcayacak yer mi bulamıyorlar.
Yoksa yetenek mi yok?

Rahatsız olmasam en alasını hazırlar nispet yaparım.
 En iyisimi hiç kınamayayım, sonra dar vakitte bunlardan birine para vermek zorunda kalırım.


20 Ekim 2017 Cuma

Bir iki satır karalamaca

Kalem kağıt olsa '' bir iki satır karalmaca '' diye başlık atılır da, tuşlara basılan bir  dünyada elle tutulmayan hissedilmeyen bir şeye ne denir?

Düşünüyorum, beynim durdu galiba bir şey bulamadım. 
Efendim uzun zamandır içimden yazasım gelmiyordu. Oysa o kadar çok şey var ki yazacak.

Köyden bahsetmedim mesela. 

Sahi köyde ne yaptık ki biz? 

Fındık topladık, harman kaldırdık. 


Bu köy modası bir gün efsane olacak. 
Patlak ayakkabı, çorap içine sokulmuş eşofman.
Aha da dedim moda olacak :) 
A söylemeyi unuttum o fındıklar yerden toplandı yıkamadan yemeyin :))
Şaka şaka fındık yıkanmadan yenir. 
Yerden toplama kısmı o sepet için doğru.


Espirisi var,  tüm yaz üstüne konuşup durduk.
Almanya da yaşayan teyzem evinin balkonuna örtü üstüne fındık sermiş 40 yaşındaki oğlu da ''onlar yere serdin, ben onları yemem'' demiş. 
O yaz da ilk defa karşılaştık. İstanbul ' a geldiler, fındıklar balkona serili. Altında örtü var mıydı hatırlamıyorum tek hatırladığım '' sizde mi yere serdiniz ?'' tepkisidir :)
 Garibim fındık toplamayı kafasında nasıl kurmuşsa.
40 yaşına gel, her fındığın tek tek daldan toplandığını düşün. Tamam mantık bu şekilde ama çeyreğini yerden topluyoruz. 
Bu hikayede ilk defa karşılaşan kuzenlerin 30 - 40 yaşlarında olduğu ayrıntısına takılmayın. 
:)
Onca zahmet çek, kilosunu 7 TL'den sat kısmına hiç ama hiç girmeyin.
Emeğimize yazık gerçekten. Canım abim 18 yıl üstüne köye geldi, fındık toplamaya. Topladığı fındığın hiç değeri yok. 

Sağanak yağmurda fındığı kontrol eden abim

Yanına kar kalan sadece anılar.
 ''Aaaa , abi üstümde böcek var'' 
'' protein niyetine ye gitsin''
:)
...

Az birazda gezdik. 
Yeni yerler gezmedik. Aynı yerleri farklı kişilerle gezdik sadece.

Bu kapsamda ikinci Santa harabesi gezimizi yaptık.
Boşuna dumanlı dağların yaylası dememişler. Farklı mahalleleri gezdiğimiz halde pek çok şeyi sisten göremedik. 


Yolları bol bol fotoğrafladık. Dereleri, tepeleri, köprüleri çektik.
5 kız bir köprüde poz vermeye çalışınca o köprü gözükmedi ama olsun :)



Bileme taşını bilmeyen var mı?
 

Seni yaradan'a kurban olurum, ne güzelsin öyle.



Yapı üzerine yer yer yazılar yazılmış, üzücü.
 Kendime ait kitaba  dahi  adımı yazman tarih, yer ve hava durumu düşerim. Millet geliyor topluma mâl olmuş yapı üzerine isim, lakap bir şey yazıyor. 
LAZ'o 61!
Ne bu şimdi. 
Kaldı ki bu bölgede yaşayanlar Laz bile değil. Az zorlasan Halt ya da Rum çıkabilir ama Laz değil. 
Çok cahilsin, keşke okusan!

Mahalle eskiye göre kalabalıklaşmış. Yeni yeni evler yapılmış. Taş evlerin içinde tuğladan evler abes olsa da hareketlilik güzel. 
İnsan bile gördük :)
Çok çok üşüdük. Önceki seneden tecrübeli olarak kalın giyindik yinede bana mısın demedi. 

...

Kuzenim ( dayımın oğlu ) evlendi. 

Aynı yörenin insanı olduğumuz halde çok çok farklı olduğumuz bir kez daha gördük. Annem ne kadar sıcak kanlı ise akrabaları o kadar mesafeli. Mesafe işini biraz abartıp annemin sıcak kanlı olmasını dahi  eleştiren, dalga geçen oldu. 
Amcamın kızı '' sakın benim düğünümde böyle mesafeli durmayın'' dedi o kadar yani. 
Ah kuzum anne baba farklı olsa bile biz kardeşiz. Misafir gibi gelip 5 dakikaya ayrılır mıyız?
 Her detayla her misafirle saatlerce ilgileniriz.  

...

Uzun zamandır hayalini kurduğumuz raftign hevesimizi  gerçekleştirdik.


Hoca mı denir gözetmen mi denir bilemedim. 
Baktım geldim rehbermiş.

Yanımızda bir tane bilen kişi var kısa bir eğitim  verip ondan sonra başlıyoruz. 


İlk başlarda korkmuş olsam da ilerledikçe sakinleştim. Su seviyesi fazla değildi. Sakin sakin ilerledik. 
Son anda yağmur başladığı için yüzemedik. Sadece bir yerde suya girmemize müsaade edildi orası da göğsüme geliyordu.  Bir iki kulaç sonra tekrar bota bindik. 

Yerin güzelliğini anlatmama gerek var mı? 
Tarihi bir köprü altında yüzüyorsun üstünden zipline ile  geçiyorlar, yanında birileri kürek çekiyor. Özetle süperdi. 
Muhakkak yolunuzu fırtınaya düşürün derim. 


Disiplinli hocamıza rağmen çok çok eğlendik. En kısa zamanda yeniden yapmak istiyoruz. 
En kısa zaman dediğimizde mayıs haziran gibi. Karlar eriyince. 

Mekan  soracak olursanız biz dağraft'ta yaptık. 

Kardeşim daha önce bir kaç defa gitmişliği var, yöneticilerini de tanıyor. 
Güzel ağırlandık. Gezimizin dönüşünde mesaileri bitmiş olmalarına rağmen  yorgunluk kahvemizi de içtik. 

Bir sonrakinde zipline ve insan sapanına da binmeyi düşünüyoruz. Hava yağışlı olduğu için yarım kaldı. 

Tavsiye edilir efendim.

...

Rize gezisinde atıştırmaya çok varsa açlığını yatıştır reklamı çekecektik yağmur yağıyordu çekemedik :)
İstanbul gibi kalabalık şehirde yaşayınca her şeyi hızlı yaşamaya alışıyor insan. 
İlk Santa gezisinden sonra yol üstünde olmamasına rağmen yolu değiştirip Pazarcık'a et yemeye gittik. Eti beklerken ablam söylenmeye başladı '' bu nedir, kaç saat bekleyeceğiz'' Falan filan, neyse ki et lezzetli idi çok söylenmedi. Balıklarda gözümüzün önünde tutuldu pişirilip getirildi. Güzel güzel yedik. 

Rize de ise bilmediğimiz bir yere gittik. Su kenarı bile değil ( benim için su önemli, bir dere, deniz göl olmalı muhakkak, yoksa doğa da olduğumu anlamam) bir saat tadı olmayan balığı bekledik. Aç olarak kalktık, yeni bir şey sipariş vermedik, o da bir saate gelir dedik. 

Büyükşehirden gidenler hızlı servis beklemesin doğanın tadını çıkarsın. 

...

Bu yazı uzun oldu ben en iyisi burada bitireyim. Yazı yazma sebebimi sonra yazacağım. 
Tabi hevesim kaçmazsa. 
:)

25 Eylül 2017 Pazartesi

Nereden Başlasam

Yazacak çok şey var aslında, tek sorun nereden başlasam?
Bir ay önce tebdil-i mekan yapıp köye gitmiştim. 15 -20 gün oldu döneli. Bir ara oturup neler yapmışım yazmak istiyorum ama yazma moduna giremedim. 

Tatil güzel geçmedi mi acaba diyorum? ''Yoo'' diyor iç sesim. 
Aradığım şey sakinlikti, fazla sakin geçti tatil. Demek ki benim derdim sakinlik değil, ne istediğini bilememekmiş. 

Zorla oturdum yazıyorum madem, ilk okul günlükleri gibi tutacağım notumu. 

Sevgili günlük. 

Berbat bir yolculukla köyden dönüş yaptım. Döndüm iki gün hiç bir şey yapmadan uyudum. Tam kendime geldim dedim, iki gün eğitim için Gebze'ye gittim geldim. 

Aa ben bir ara Gebze Koop' a nasıl binilir yazacaktım. Uzun uzun  yazmayacağım. Tek bilmeniz gereken Esenler otogar içinden kalkmıyor. Otagar önünde sorun göstersinler. Aman kaldırımları kullanmayın derim. Mikrop kaparsınız, yurdumun insanından tiksinirsiniz mazallah. 
Detay girmeme gerek yok siz anladınız. 

Efendim işime yarar diye iki adet sertifika alayım dedim. Sertifikalar geldikten sonra pişman oldum. Ne işime yarayacak şimdi dedim. Daha doğrusu kardeşim hevesimi kırdı.
Kendince haklıdır da.

Bu satırları yazarken neye ihtiyacımın olduğunu anladım. 

Pozitif insanlara ihtiyacım varmış. 


Bu konuda yazacak o kadar çok şeyim var ki kırıcı olmaktan korkuyorum. Kendimi üzmemek için çevremdekileri üzüyorum. Bana olumsuz cümle kuran yada tavır alan kişilere ben bir kaç misli ile cevap veriyorum. Galiba kendimi korumak için geliştirdiğim saçma bir kalkan. 

Halbuki kırılmama sebep olan kişileri bir daha görmeyeceğim bile. Sadece aynı kırgınlıkları yaşamamak için fazla tedbirliyim. 

Taslaklara bakıyorum nisan ayından bu yana bu konuda bir kaç yazı yazmış bırakmışım. 
Yazsam rahatlar mıyım bilemiyorum. 

Kişilik sahibi olmadan makam sahibi olanlar! hepinizden tiksiniyorum. 
Kendi saçma takıntılarınızla çevrenizdekilerin yaşam enerjilerini alıyorsunuz farkında değilsiniz. 
O kadar çoksunuz ki. Biz mi size benzemeliyiz, yoksa görmemezlikten mi gelmeliyiz bilemiyorum.

Sadece huzur istiyorum. 
Sadece insan olduğum için değerli hissetmek istiyorum.   
Çok mu şey istiyorum?


12 Eylül 2017 Salı

Modern Dünyanın Bunalımı - Rene Guenon

Kitap Türkçeye çevrileli uzun zaman oluyor. Ben yakın dönemde İnsan Yayınlarının kataloğunda görüp merak etmiştim. Alsam mı elimdeki kitaplarla mı idare etsem diye düşüne düşüne Beyazıt kitap fuarın kadar beklemiş oldum. Fuarda çok kitap almadım. Almış olduğum dört kitabın üçünü bitirmiş oldum. 
Onca merak ederek aldığım kitabı beğendim mi?


Bilemedim şimdi, daha doğrusu emin değilim. 
Beklentim neydi de neyle karşılaştım?
Modern dünyanın bunalımı söz konusu olunca bir çözüm bekliyor insan. Belki bunalımın cevabı satır aralarında saklı idi ama ben sadece neden bunalım kısmını algıladım.


Neden bunalım dersek?
Geleneklerden kopuşun bireyselliği ön plana çıkardığı bunun da maddiyata önem veren maneviyatı görmemezlikten gelen toplum yapısının oluşturması diyebiliriz.

Ee bunu herkes biliyor zaten. Bunun için dolambaçlı yollara girmeye gerek var mı?

Ne zorlandım kitabı algılamakta. Acaba yazar etkileyici bir dil kullanmış da ben uygun çeviriyi mi bulamadım dedim. Başka bir çeviri yokmuş. İyi madem okumaya devam dedim. Biraz daha anlaşılır üslubu sonlarda buldum.
Buldum da beğendim mi? 
Hayır. 
Bu tarz kitapları çok okudum galiba o yüzden yeni gelmiyor. Kaldı ki dili pratik bulmadım. Kitap uzun zaman elimde kaldı. Şu satırları yazarken bile içim daraldı. 
Uf sıkıldım. Okuyan olursa bana açıklama yapsın, Benim göremediğim ama milletin baş ucu kitabı yapma sebebi ne. 

31 Ağustos 2017 Perşembe

Trabzon Müzesi

Bir haftadır yazamadığım bir yazı ile karşınızdayım. En iyisi resim ekleyip yazıyı yayınlamak, yoksa taslaklar birikip duracak. 
Net yok ve kuzenin bilgisayarını dönüşümlü kullanıyoruz. Geziyorum madem bir iki yazıyı yayınlayayım, seneye bakarım. 

Bol yağışlı Trabzon da selamlar.
Güneşi  sevmesemde özledim galiba. Daha doğrusu  yapılacak  işler  için  güneşli  bir hava beklenmektedir. Fındık toplama işi   bitti çok  şükür. Son bir hafta "bugün  son" diyerek geçti. 
Sürekli yağış.
Yağış bitti bulutlar gitmedi.
Ayağımızın  dibinde deniz var tadını çıkaralım  dedik o da nasip olmadı. Madem gezemiyoruz alış veriş yapalım  dedik. Daha doğrusu  kuzenin ihtiyaçları varmış  bende peşi sıra  gittim.
Müzeye  gitmek istiyorum diye her gelişimde  tutturuyordum. Kızlar  "bir şey yok" deyip geçiştiriyorlardı. Gidince bir şey olmadığını  görmüş  oldum.


Gittikçe  huysuz birimi oldum yoksa müze mi yetersizdi bilemeyeceğim. Bildiğim bir şey varsa kusuru karşı tarafta arayaçağımdır :)

Efendim konak çok güzel bir kere o konuda çamur atamam.  Benim beğenmeme sebebim yeterli açıklayıcı  bilginin olmaması.
Konak 1900 lerin başında yapılmış. Banker  Kostaki Teophylaktos'a aitmiş. Banker 1917 de iflas edince konak Nemlioğlu ailesine geçmiş. 
Bu iki aile hakkında hiç bir bilgi olması müzenin özensizliğinin belirtisi. 

Arkeoleji bölümünde Roma ve Doğu roma diye ayrı ayrı bölümler var ama 1900'ler hakkında bilgi yok.

Mili mücadele dönemimde karargah olarak kullanıldığı bilgisi var. Kimler gelmiş kimler geçmiş o dönemde not almak zor doğal olarak. Tek kaydı tutulan Atatürk'ün Latife Hanım ile Trabzon ziyaretinde burada kaldığıdır. 

Atatürk'ün kullandığı oda olduğu gibi muhafaza edilmiş. 

 Konağın bir odasında minber ve vaiz kürsüsü var. Nereden gelmiş, neden orada bir açıklama yok.



Silahlar var bir kısmının hangi tarih kimlere ait olduğu bilgisi yok. Bir iki fotoğraf var o fotoğrafta var olan kişilerin kostümleri yok. Daha doğrusu olsa daha dikkat çekici olurdu.
Özetle  müze fikri güzel ama amatörce.

O kadar konuştum bir iki foto eklemedim. Çok ayıp yakıştıramadım kendime :)



Yemek odasında bir kare. İncik cincik objelere bayılırım. 



Roma dönemi fibolalar ( çengelli iğne )  ve Hermes'in asası.


Her devirde kullanılan aksesuarlar; Bilezik ve cam kolye.
Doğu roma dönemi olması gerek. 


 Kandiller


Roma dönemi sikkeleri.

Bunca olumsuz yazıdan sonra müzeyi gezin görün demek ne kadar doğru bilinmez. Siz yinede gezin efendim. 
Bilmediğiniz bir iki detay muhakkak olacaktır. 
Kalın sağlıcakla.