16 Temmuz 2017 Pazar

Sevgili Günlük

Ilköğretim çağında olsam " okula gittim, tarih dersi vardı. İki kere parmak kaldırdım ama hoca beni görmedi" cümlesi ile başlar öğlen ne yediğimden Ayşe nin ne dediğinde,  Fatma nın ne cevap verdiğine kadar bahsederdim. 
Neyse ki  büyüdük. Ahmet'in Mehmet'in, Ayşe'nin Fatma'nın neler bahsettiğine değinmeyeceğim. Anlatacak pek çok şeyim var ama hangisinden başlasam karar veremiyorum.

Okuduğum 3 adet kitaptan mı bahsetsem.

Oscar Wilde den Mutlu Prens,
Dünya edebiyatından Öç Öyküleri,
Kerime Nadir den Samanyolu
Herbiri birbirinden farklı üç kitap okuyunuz.

Bir türlü bitmeyen tezim var mesela ondan bahsadeyim. 
31 mayısta hocaya göndermişim. Olumsuz bir şey olursa evde olduğum süre zarfında düzeltilirim diye kafamda kurmuşum, kurduğumla kalmışım.  37 gün üstüne tam işe başlayınca olmamış cevabı almışım.  Sahi işe başladığımı söylemiş miydim. Tam kafamda kurduğum gibi. Ramazanda çalışmayacağım, rahat bir ramazan gecirip ardından işe başlayacağım diye. 
Kafamdan bazı şeyleri eksik kurmuşum o ayrı dava. 
 Güzel bir iş dilememişim!


Babam anjiyo olmuş ama biz yanında olamamışşız mesela. Değmeyecek insanların yanında ekmek derdine düşmüşüz. Yenecek ekmeğimiz yokmuş gibi !

Günler böyle geçiyor, nereden tutsam anlatsam bilemiyorum.
 En iyisi ben burada bitireyim. Güzel bir anı olunca gelirim.
Allaha emanet ol günlük. 



1 Temmuz 2017 Cumartesi

Günler geçip giderken # 2

Geçen sene ramazan sonrası böyle bir başlık atmışım. Yaşlılıktan dem vurmuşum. Bu sefer neden şikayet edeceğim bakalım.
Aslında bir şeyden şikayeti yok. Beklentim yok galiba. Bir ayı geçecek neredeyse,  evdeyim. Bu zaman zarfında sıkılmam gerek, daha doğrusu çabuk sıkılırım ama sıkılmadım. Geçen sene ramazanda çok zorlanmıştım. Bu yıl çalışmayacağım dedim ve çalışmadım.  Genel olarak sahura kadar sokakta oturan komşularımdan rahatsız olsamda çok rahat bir ramazan geçirdim.
Bol bol uyudum, az biraz okudum, kendimce dikiş öğrenmeye çalıştım.  Bu zaman zarfında bir iki defa trafiğe girdim ve kalabalıktan nefret ettiğimi hatırladım.  Hatırladıkcada hayatımı oda sınırlarına hapsettim.
Monoton geçen hayatıma biraz hareket katmalıyım ama havalar çok sıcak.

Evdeki ilk günlerinde kuzenim vardı.  Kendisi Yeşilçam izlemiyormuş. Nasıl yani!
Bir bahene ile Yeşilçam izledim. Türkan Şoray'ın estetiksiz halinde çekilmiş filmine kadar gittim :)

Sonra Ramazan geldi ve geçti. 


Ramazandan sonra İğneada ya tatile gittik.  Sakin ve güzeldi. Geçen seneki tatilden sonra çok çok güzel ve rahatlatıcı geldi tatil. Tatilin tek kusuru metro turizm ile gitmek oldu. Arabada midesi bulanan biri olarak bindiğim gibi uyudum. Gözümü nerede açtım hatırlamıyorum, hatırladığım tek şey otobüsün minibüse dönmesi idi. Tıklım tıklım herkes ayakta " arkaya doğru ilerleyin" nidaları dillerde şarkı olmuş. 


Ara ara çalışan klima ve bozulan araba. Araba bozuldu bir açıklama yapılmadı kendilerince tamire giriştiler. Bir saat sonra servis geldi, kapasitesi yolcu kapasitesinin çok çok altında. Neye göre kimler ilk gidecek bir düzenleme yok. Servisi gören çekirge sürüsü arabayı doldurunca biz kendimizi yormadık ikinci arabayı bekledik. Neyseki ikinci araba gecikmedi. Valizlerle dip dibe bir saat yolculuktan sonra İğneada vardık.


Halkın içine çok karışmadık.


Pansiyon denizin yanında idi, pansiyon deniz market üçlüsünde günlerimizi geçirdik. 



Dönüş yolunda araba bozulmasa da tıklım tıklım muhabbeti orada da geçerli idi.
Berbat bir yolculuk güzel bir tatilin nazar boncuğu misali hafızamalarımıza asılı kaldı.

Tatilden döndük valizler döküldü yıkandı, ütülendi. 

Monoton hayata dönüş yapıldı.  Dikiş mi diksem, bitiremediğim etamin masa örtüsüne mi devam edeyim? En iyisi kahvaltı hazırlayıp akışına bırakmak. 
Kalın sağlıcakla.