27 Mart 2015 Cuma

Boyama Kitabı

Kim demiş boyama kitapları okul öncesi dönem için.  Pekala yetişkinlerde boyama kitabını alıp alakasız bir şekilde karalayabilir.


Her şey bir mektupla başladı. Daha önce mektuplaştığım arkadaşlarımın olduğunu söylemiştim. Onlardan birisi için boyama kitabı almıştım. Kendisi bu aralar sanata ve sanatçıya karşı (sebep aynı torpilli olanlar hayatım her aşamasında öndeler, adım atmamıza izin vermiyorlar). Sonra ebatında dolayı vazgeçip kendime sakladım. 
Ilk etapta piyasa araştırırken çeşitleri vardı.  Almaya sıra gelince tükenmişler, sadece yıl başı temalı olan kalmış. Mecbur aldım.  
Bazı sayfaları beğenmedim.  Çizgiler çok kalın. Neyse, zaten beğendiklerim bitirmeden hevesim kaçar. 





Ilk etapta boya kalemi olarak pek bir şey almadım. Göktürk'ün anaokuldan kalma vardı bende onikili mini kalemler aldım.  Fatih marka aldım pek iyi değiller. Yani becerememenin tek nedeni boya kalemleri :)


Ilk gün ablamla boyama yapıyoruz ablam sanatın başka dalları ile ilgilenelim önerisinde bulundu.  O kadar yetenekliyiz ki bunu anında kavradık :)


En son karakalem çalışması ile yazıyı bitiriyorum. Resim deyince moralim bozuluyor olsada aşacağım biliyorum. Birilerinin tanıdık kontenjanları ile her yeri işgal etmeleri son bulmayacak madem bende kendi kendime çalışır, resim, karakalem ve osmanlıca öğrenirim. 
Sadece beklemesini bilmeliyim.
Aa birde kitap almalıyım da kitaplar pahalı değil mi ya?

3 yıl geçti

3 yıl önce büyük bir heyecanla başladığım blog yazma işinden neden soğudum? Blog yazmama sebeb olan bloglar yazmayı bıraktılar diye mi? Blog yazan herkes aynı kitabı okuyup, aynı ürünü kullandıkları için mi? Yoksa popüler olan karşısında direnmeye gücüm mü yok? Hayata uyum sağlayamıyor muyum?

Hepsini sebeb olarak sunabilirim ama bir tanesi üzerinde dursam iyi olur. Neden bu kadar çabuk pes ediyorum, neden bu kadar alınganım? Hem alınganın hemde normal gözükmek  için caba sarf ediyorum. Hayata dönmem de bir o kadar ani oluyor. Arkadaşın biri "sende son zamanlarda bir şey var, durgunsun" dedi. Anında mutlu oldum. Gerçi alınganlık sebebi kendisi değildi. Zatı muhteremler hala yokmuşsun gibi davranıyorlar o ayrı dava. Sebebini bir anlasam. Anormal olan hangi taraf.



Efendim benim kırgınlıklarımı bir yana bırakalım.  Bu 3 yıl içerisinde çok hoş bloglarla tanıştık,  tam olarak kaynaşmasakta sanal alemin izin verdiği ölçüde kaynaştık. Tek tek isim yazamayacağım hepiniz benim için kıymetlisiniz. Teşekkürler efendim acemi bloggeri var ettiğiniz için. 

11 Mart 2015 Çarşamba

Hayvan Çiftliği & Kiyoto

Hayırdır inşallah blog aleminde bir durgunluk var. 
Hadi ben izlediğim blogları göremiyorum bahanem var diye blogla ilgilenmiyorum. Siz değerli blog yazarları neden pasifsiniz. 
Bize neler oluyor, eski heyecan neden kayboldu. Herkes ınstagram mı kullanıyor?
Birileri bizi tutup silkelesin, olmuyor böyle. 
Sevgili blogcanlar evde pasif oturunca insanın paylaşacak pek bir şeyi olmuyor. Sürekli kitap yazıp sıkıcı blog yazarı olmak istemiyorum ( safinaz öyle bir şey demişti) diyeceğim olmuyor. Pek ala çoğumuz defter tutmayı bırakıp her şeyimizimizi sanal alemde depolar olduk. Bende okuduğum kitapları not alayım,  unutmayayım istedim. 
En son seyehatname okumuştum.  Ondan sonra dergiler okuyayım dedim ( atlas ve derin tarih dergileri beni bekliyor) olmadı. Sürekli dergide okunmuyormuş. Dergilerin arasında iki kitap okudum değişiklik iyi geldi.


Ilki uzak doğudan.  Japon yazar Yasunari Kawabata dan Kiyoto. 
Bazı kaynaklarda kitap kiraz cicekleri diye geçiyor.  
Başlarken ne kitap hakkında nede yazar hakkında bilgim vardı. Ön yargı olmadan okudum ve sevdim. Zaten 230 sayfa bir günde bitiyor.
Bulunmuş çocuk  Çieko'nun ikizi Naeko ile tanışması üzerinden japon kültürünü, bayramlarını, kıyafetlerini ve  sınıf farklılığına değiniliyor. Kitabın sonu belirgin bir şekilde bitmesede kitabı beğendim. 
Ikinci kitap uzun zamandır okuma listemde olan Hayvan Çiftliği.
konusunun ne olduğunu bilerek başladım.  Bildiğim bir konu olmasına rağmen sıkılmadan okudum.
 Fırsatınız olursa ikisinede okumanızı tavsiye ederim.

Keyifli okumalar, esenkalın. 


1 Mart 2015 Pazar

Bir Seyehatnamenin Ardından


Kalın kitap okumak ne eziyet bir şeymiş. Her daim ele alınmaz, çantada taşınmaz. Ağırlıktan dolayı her durumda okunmaz. 
Bu bana ders olsun, bir daha kitap okurken ciltlere ayrılmış şekilde olanını tercih edeceğim. 
(yok ya, kendime inanmıyorum)
Efendim kitaba 31 ocakta başlamışım. Şubat sonu (22 şubat) bitirmişim.


''Bir kitap ne kadar uzun olursa olsun bu kadar sürede okunmaz.'' diyen olursa pek çok bahane sunabilirim. 
1. 
2.
.
.
.
Tamam şaka bahaneleri sıralamayacağım. 
Neden İbn Battuta? diyerek kitap maceramı anlatacağım. 
Aylar önce İstanbul kültür A. Ş. nin seminerlerinden birisine gitmiştim (sezon başı idi). 
Sibel Eraslan konuşmacı idi. Her ay düzenli olarak medeniyet üzerine konuşmalar yapacağından bahsetti. Bir kaç kitap ismi vermişti. Seminerden öncede İbn Battuta ismini not almış ama unutmuştum. Seminerde hatırlamış oldum. Ablam sağolsun kitabı almış oldu. Bazen yazı yazmaya üşendim.
Kitabı okurken ders çalışır gibi not alarak, satırların altını çizdim. Ayrı bir defter tuttum. Bazen  üşendim, bazen kalem olmadığı için çizemediğim satırlar oldu.

Efendim seyyahımız nerelere gitmiş neler görmüş derseniz?
Kitaptaki haritada 7 farklı güzergah var.


İlki Tancadan başlayıp kuzey Afrika üzerinden İran’a oradan da Mekke’ye.

Musul, Mardin, Diyarbakır bu ilk gezi içerisinde gezilen yerlerden.
İlk geziden neler  öğrendik?
Kudus de Şermin şehrinde kalıp kalıp sabun imal edildiğini ( s. 76 ) , Maristan’ın hastane olduğunu,
Maarra’nın büyücek, güzelce bir şehir olduğunu ve ağaçlarının çoğunun  incir ve fındık olduğunu ( s. 76 )
Dımaşk’da Evliya dağında Hz. Adem peygamberin oğlu Habil’in kanının taş üstünde silinmeden kaldığını (s. 110),  (Dımaşk; şam)
Medinede mescidin zemininde bulunan kilitli kabakla bir yer altı odasına geçildiği ve bu odanın diğer tarafında Hz. Ebu Bekir’in evi olduğunu ve Hz. Aişenin bu yol ile babasını ziyarete gittiğini (s. 121),

Yeryüzünde Şirazlılar kadar güzel kuran okuyan kimse olmadığını, Şirazlıların vefat eden yakınları için evin bir odasını türbeye çevirdiğini (s. 210),

Dicle kenarında ( Kayyara bölgesi ) ve Bağdatta zift kaynaklarının olduğunu. (s. 219, 228 ),

Türk ve Tatar milletler nezdinde kadının itibar gördüğünü ve emir yazıldığında ‘’ Sultanın ve hatunlarının emri ile…’’ ifadesinin mutlaka kullanıldığını ( s. 224),

Musul yakınlarında harap şekildeki kasabanın Yunus peygamberin şehri Ninova ( Nineva ) olduğunu ( s. 229 ),

Nusaybın halkının güvenilir, temiz yürekli ve dindar insanlar olduğunu, Sincar ahalisinin Kürtlerden oluştuğunu ve bunların cesur, cömert insanlar olduğunu, Mardin’in İslam şehirlerinin en güzeli olduğunu.
Zafar  (Umman) Şehrine yarım günlük mesafede Ad kavminin yurdu olan Ahkaf harebelerinin var olduğunu, harebelerin çevresinde zaviyelerin birinde Abir oğlu Hud peygamberin kabri olduğunu, ( Dımaşk ( Şam) mescidinin yanı başında bir mezarda da  Hud peyganberin kabri olduğu yazıyor. Ama Ahkaf beldesi Hud peyganberin yurdu olduğu için kabrin Zafar’da olma ihtimali daha kuvvetlidir.) (s. 254)
Umman’da evlerin balık kemiğinden, tavanlarında deve kemiğinden yapıldığı ( s. 257) öğrenmiş olduk. 


İkinci güzergah Cidde’den çıkış deniz yolu ile Doğu Afrika,  Güney Arabistan, Mekke ve Mısır üzerinden Lazkiye’ye doğru


Üçüncü yolculuk; Lazkiyeden çıkış, Anadolu, Deşt-i Kıpçak, İstanbul, Orta Asya üzerinden Delhi seyahatı

Anadolu seyehatı 3 güzergah üzerinde.
Uzun uzun bahsedip sıkmak istemiyorum. Kısa bir girişle başlayıp bitireceğim.

Rum diyarı diye bilinen  bu ülke dünyanın en güzel memleketidir. Allah, güzellikleri öteki ülkelere ayrı ayrı dağıtılırken, burada hepsini bir araya getirmiştir. Burada dünyanın en güzel insanları, en temiz kıyafetli halkı yaşar ve en nefis yemekler pişirilir. Allah'ın yarattıkları içinde en şefkatli olanlar bunlardır ki, bundan ötürü "Bolluk, bereket Şam'da şefkat ise Anadolu'dadır. "denilmiştir (s. 273).

İbni Battuta Anadolu da pek çok yere gitmiştir.
Alanya, Antalya, Eğridir, Gölhisar, Denizli, Muğla, Milas, Konya, Aksaray, Niğde, Kayseri, Sivas, Amasya, Gümüşhane, Erzincan, Erzurum, İzmir, Manisa, Balıkesir, Bursa, İznik, Sakarya, Bolu, Gerede, Kastamonu bunlardan bir kaçı olup yol üstlerinde olup gördüğü başka beldelerde olmuştur.

Gezdiği yerlerin ortak özelliği Türklerin misafirperver, yardımsever, iyi karakterli ve cesur oldukları.
Gezdiği yerlerde ahilikten bolca bahseder. Ahilik geleneğine o kadar alışır ki gittiği her yerde ilk olarak ahilere uğrar. Anadolu insanı hakkında hep olumlu düşünceleri olmuş demek isterdim ama yanlış olduğunu düşündüğüm birkaç saçma fikir ortaya atmış. Dille getiripde gerçekmiş gibi insanların aklına kurt düşürmek istemiyorum.
Olumsuz olarak söyleyebileceğim başka bir konuda Batutanın Müslüman olmayanı karalamak gibi bir huyu var.
Rumlar hakkında çirkin şeyler yazmış.
Yahudi doktorla aynı mekanı paylaştığı için sinirlenebiliyor.
İlerleyen zamanlarda kırımda Yahudi bir seyyahla karşılaşıyor. Adını verme tenezzülünde dahi bulunmuyor.
Cahil, bencil insan!

Konya kısmında da Mevlanadan pek bahsettiği söylenemez. Arap coğrafyasında bir kadıdan nasıl bahsetmişse Mevlanadan da o kadar bahsediyor.
Bursa da Urkan Bey ( Orhan Gazi ) den bahsediyor.
Kastamonu’da Bir zaviyede karşılaştığı şeyh ve talebesi arasındaki iletişime dikkat çekiyor.
‘‘…talebelerden biri bazen havaya, bazen yere parmağıyla bir şeyler yazıyordu, üstat ise buna cevap veriyordu.’’
Bu satırlar işaret dilinin geçmişi hakkında bize bilgi veriyor.
Sinopta Bilal Habeşinin kabrinin bulunduğunu söylese de Kabrinin Şam da olduğu biliyoruz.
Kustantiniye yolculuğuda 3. güzergah üzerindedir.
Astanbul denen kısım nehrin ( Haliç) doğu yakasındadır. Şehrin büyük bir kısmı burada oturmaktadır. Çarşılar taşla döşelidir ve gayet geniştir. Her sanat erbabı kendi başınadır, başkaları ile karışık değildir. Ve enteresan bir nokta, çarşı esnafının ve zanaatkarların çoğu kadındır ( s. 336)

4. yolculuk; Delhiden Maldivler ve Seyhan’a doğru

5. yolculuk; Maldivlerden Çin’e

6. yolculuk; Çin’den Fas’a

7. yolculuk

yolculuklara şimdilik ara veriyorum. Üşenmezsem seri yapar tüm yerleri özetlerim. İlerleyen yıllarda kitapta neler öğrenmişim diye dönüp dönüp bakarım.