2 Temmuz 2023 Pazar

Film Önerisi 2

 Ritüel - Midsommar 2019


Film görüntüleri gayet güzel.  Başlangıçta karanlık gibi kapalı alanlarda çekilmiş. Kişileri tanımamıza yardımcı oluyor. Daha sonra İsveç dağlarında gayet hoş kostümler içinde film ilerliyor. Sonra nasıl olduysa inanılmaz rahatsız edici bir film dönüşüyor. Film gerilim olarak geçiyor. Gerilin denince aklıma kan gelmiyor daha çok psikolojik olaylar geliyor ama bu onlardan değil. Bol kanlı, iğrenç görüntüleri olan bir filme dönüşüyor. Kimin aklına bir insanın iç organlarını sırtından çıkarmak gelir ki

Görüntüler güzel olsa da izlemeyin boş verin çok çok rahatsız edici. 




Kulübe -  Enter The Nowhere - 2011

Tanıtımda 3 arkadaş ormanda bir kulübede uyanır diyor ama onlar arkadaş değil. Birbirinden farklı karakterlere sahip üç insan bir ormanda uyanırlar. Ormanda çıkmaya çalışırken bunun hiç de kolay olmadığını görürler. Zamanla birbirini tanımaya başlayan bu insanlar ormanda dördüncü bir kişinin olduğunu fark ederler. Dördüncü kişiden birbirlerini korurken de  bu dört insanın birbiri ile kan bağı olduğu anlaşılır. Geçmişi değiştirerek yola devam etme filmi. 

Mantık hataları olsa da küçük dediğimiz olayların bir başkası için ne kadar önemli olduğunu gösteren değişik bir film.

Öldüren Sis  - The Mist

Son ana kadar heyecanın duruklarda olduğu bir film. Bir sis tabakası şehri kaplar ve markette mahsur kalan kişiler üzerinden film ilerler. Dokungaçları olan gizemli yaratık fikri saçma olsa da film sürükleyici. Film ortasına doğru ne oldu da var olmaması gereken varlıklar şehre geldiğini askerlerden öğreniyoruz. Bilim insanlarının paralel evrene kapı açma çalışmalarından kısaca bahsettiler. Hadi kapı açıldı da nasıl engellendi. Bir ateş sıkmayla oluyor muydu?

Cennete  Bilet



2023 okumaları 1

 



Kül ve Ateş – Jane Austen

Kitabı yıllar önce okumuştum ama ismi farklı idi. Hatta o zamanda isim konusunda blog aleminde bir muhabbet dönmüştü. Konu belli sosyete ve zengin koca bulma.

Kadınların çalışmayıp zengin koca bekleme durumu beni hep rahatsız etmiştir.

Zoraki kibarlıkta insanı yorar diye düşünüyorum. Bırakın beni bana yaaa. Sümüklü evladınızı sevmediysem zoraki ‘’ ah ne sevimli ‘’  demeyeyim.

Gave - Şemsettin Sami

Birlikten kuvvet doğar kavramını kısa bir oyun ile görüyoruz. Normalde oyun/ tiyatro artık ne derseniz bu tarzı sevmem. Bu kısacık hikayeyi sevdim.

Elveda Gülsarı – Cengiz Aytmatov

Tanabay ile Atı Gülsarı’nın taa en baştan gençlik döneminden  başlayan dosluğunu Kırgızıstan’ın siyasi ve sosyal durumunu göz önünde bulundurarak anlatıyor kitap. Zorlu hayat koşulları, kolektif tarım, şenlikler, değişime ayak uyduramama ve daha niceleri. Tasvirler çok güzel yapılmış,  zorlu hayat koşulları direk gözünüzün önünde canlanıyor. Tanabay ve Gülsarı ile yıllar geçip gidiyor.

Aşka Dair - İskender Pala

Kitaba başlayalı uzuna zaman oldu. Deneme olunca parça parça okudum.

Beyaz Zambaklar Ülkesinde

Uzun zamandır e kitap okumuyordum. İnce kitap olunca okudum gitti. Ülkeyi kalkındırmak içi yapılan çalışmaları ele aldıkları kitap güzel olsa da abartılacak kadar bir yönünü göremedim.

Yaşan Ölüler -  Patrick White - Tel Yayınları

Öneri olmadan uzun zaman önce almıştım. Hiç bir beklenti içine girmeden okudum ve sevdim. Birbiri ile çok farklı kişiliklere sahip bir aile üzerinden ilerleyen kitap bir çırpıda bitiyor.

Yedikıta dergisi - Sayı 52 / Aralık 2012

Çayyaolu antika pazarından iki sayı almıştım. Birini aldığım gibi okudum, diğeri yarım kaldı.

Demir Ökçe Jack Londen

Yazıldığı dönem için distopya olarak geçiyor. Ben okurken gerçek gibi okudum. Kitap sonu başlangıcı ile farklı idi. Başlangıç fikir özerinden giderken sonu kanlı çatışmalara döndü.

Dış Güzellik Yasaklansın Ruh Güzelliğine Geçelim - Yasemin Sakallıoğlu

Kitap iki gün içerisinde geçiyor. Yurdumda değersiz hissettirilen yüzlerce kadından bir tanesinin ruh dünyasını güzel anlatıyor ama kısa sürdü.

Kumpanya - Sait Faik Abasıyanık - YKY

Kısacık bir çırpıda biten bir kitap oldu.

Toprak Ana – Cengiz Aytmatov

Birkaç ay önce Elveda Gülsarı’yı severek okumuştum. Yazarın diline aşına olduğum için zorlanmadan okuyacağımı biliyordum. Öylede oldu severek bir çırpıda okudum. Ana ya hayran kaldım, gelinine sahip çıkması. Ona hürmeten köylünün de iyi davranması güzeldi. Savaş zor, yalnız başına hayatta kalmaları mücadelesi çok çok zor. Öyle dönemlerde çalışarak yılmadan ayakta kalmaya çabalamanın ne kadar önemli olduğunu gördük.

Kitapta bir hikaye kaldı. Onu da yıl içerisinde okumayı düşünüyorum.

Kalp Ağrısı – Halide Edip Adıvar

Severek okudum. Gayet akıcıydı. Tek kusur kitapta bilmediğimiz kelimelere numara verilmiş. Açıklama kısmı bölüm sonunda. E kitap şeklinde okuyunca cümle içerisinde geçen kelimeyi pratik olarak bulmak biraz zamanımı aldı.

Azize’yi inanılmaz şımarık buldum. O devirde psikolojik destek almak yok muydu acaba?  Okuduğum başka klasiklerde de kadınlar çok çabuk hasta olup yataklara düşüyordu. Akıl hastalarını ney sesi ve su sesi ile tedavi eden ecdadımız kadınların gönül kırgınlıklarına bir çare bulamamış mı? Her stres yapan neden verem olur ki? Biri bunların arasındaki bağı açıklasın. Yıllar önce ‘’stres olunca karnım ağrıyor ‘’ dediğimde bana gülenler. Yıllar içinde bağırsak ikinci beyinmiş öğrendi. Belki bilimsel açıklamalar ‘’eski devirde insanlar neden verem oluyordu?’’ sorusuna cevap bulmuştur.  

Leyla’nın Evi’ni okurken orada eskiden kadınların gönül kırgınlıklarında zehir içerek intihar ettiğini yazmıştı. Hatta annesinin de intihar ettiğini düşündüğünü beyan etmişti.  

Başka dertleri yokmuş  demek ki ilk dertte perişan oluyorlar.

Yazarın yıllar önce Sinekli Bakkal kitabını okumuştum. Nedense aklımda küçük kızın oyuncaksız büyümesi kalmış.

Zeyno’nun Oğlunu indirdim birkaç ay sonra onu da okurum.

Anahtar – Falih Rıfkı Atay

Bir insanın ruh hali bu kadar mı güzel işlenir. Severek bir çırpıda okudum.  E kitap şeklinde okuduğum kitabın beğendiğim kısımları alıntıladım. Bilmediğim kelimeler için mini bir lügat yaptım ama bilgisayar çöktü :(  

Leyla’nın Evi - Zülfü Livaneli 

Yazarın okuduğum ilk kitabı. Başlangıç için hangi kitap önerilir bilmiyorum. Sahaftan iki kitap almıştım ince olanıyla başladım. Nasıl anlamlı bir okuma hikayesi değil mi: )

Severek bir çırpıda okudum. Nasıl oldu da bu kadar alakasız insan bir araya geldi diyeceğim yazar onu da açıklamış. Bir vapur yolculuğunda gözlemlediği insanlardan yola çıkarak.

Yetenekli birileri için halkın içine girmek  yeterli galiba. İki hikaye dinlese koca kitap yazacaklar demek ki.

Ateşi Yakanlar  - Faik Baysal

Okurken nasıl zorlandım anlatamam. Çok ağır ilerledi. Yine de bitti. Yazarın daha önce birkaç kitabını okuduğum için diline aşınayım. Kasvetli bir kitap bekliyordum ama bu kadar ağır beklemiyordum. Dranada Son Gün Balkanları anlatıyordu. Ateşi yakanlar da İzmir’in işgali ile başlayıp Kuvay-i milliyeye geçiyor.

Refik Halit Karay – Ay Peşinde

E kitap olarak okuma yaparken ince kitapları tercih ediyorum. Kitabı seçme nedenim de bu.

Serbest bir sitili var. Masal niyetine başladı. Anı kitabı gibi devam etti. Günce gibi ilerlerken bir anda bitti. Kurgu mu gerçek mi anlamdan bir çırpıda bitti. Kitap eski basım, sadeleştirme yok. Haliyle kendime mini bir lügat yaptım.

Birazda bahsi gecen konuları araştırdım. Bonmenşeri mesela. Araştırdıktan sonra daha önce de araştırdığımı hatırlıyorum. Halbuki eski İstanbul fotoğraflarında da bonmenşeri kelimesini görüyoruz. Muhakkak altına bir açıklama yapılır değil mi?

O devirin Avm si demek doğru mu bilemedim. Ama her çeşit kıyafet ve oyuncağın satıldığı yer demekmiş. Aklıma dönem dizisi Paradıse geldi. Bonmenşeri denine şey öyle bir şey mi acaba? Bir sezon izlemiş bırakmıştım.

Miskinler Tekkesi - Reşat Nuri Gültekin

 E kitap olarak telefondan okudum. Kitabı çok sevmiş olsam da sadece iş çıkışı araç beklerken okuduğum için okuma süreci uzun sürdü Konu ve konuyu işleyiş itibarıyla güzeldi. 

Ekmek Kavgası - Orhan Kemal

Uzun zaman önce başlamıştım. Çok kasvetli bulunca bir iki hikayeden sonra bırakmıştım. Bir anda okumaya karar verdim ve bitirdim. kitabın adından da anlaşılacağı üzere yaşam mücadelesini anlatıyor. 

 Abdullah Efendi’nin Rüyaları

Ne absürt rüyalar öyle. Nedense bana Uzun İhsan Efendi’yi anımsattı. Uzun İhsan Efendi Abdullah Efendi’ye göre daha yakın bir tarih. Kim kimden esinlenmiş emin değilim. Esinlenmede olmaya bilir iki farklı yazar nihayetinde. İkisi de ayrı ayrı kıymetli.

Yangından sonraki kısımda uyumuşum. Rüyalardan nasıl etkilendimse en az Abdullah Efendinin rüyaları kadar saçma bir rüya içindeydim. İstanbul’a gideceğim. Galata’dan Eminönü’ne geçeceğim köprü su altında. O yüzden yanına yeni köprü yapılmış asfalt nasıl taze. Ama o köprüde tam yüzeyini kapatacak kadar su altında, kenar kaldırımdan korka korka yürüyorum. Yolun karşıdan da Ede Ece geliyor. Elinde pankart var. Bir şeyin reklamını yapıyormuş. O normal yürüyor ama tedirginim ya düşersem. Neyse düşersem su altındaki köprüye düşerim diyor rahatça yürüyorum. Süleymaniye sırtlarına yürüyerek çıkıyorum ama nasıl yürümek. Labirent gibi dar sokaklar camekanlı birbirine gecen ofis ortamları derken tepenin ardına varıyorum. Tepenin ardı uçsuz bucaksız tarlalar. Nasıl güzel anlatamam ama ortam karışık. Tarla kenarlarında öbek öbek insanlar. Kontrolden geçip öyle çalışacaklar. Uçan büyük sinekler var.  Sinek değil de kamera kayıtmış. Baştan beri yanında eşim var. Sen gelme ben giderim diyorum ama hep yanımda. İnsanları bir şekilde atlatmak istiyorum, sisteme kendimi kaydetmek istemiyorum. Nasıl oldu ise sistemi kuran hasta yaşlı adamın odasına giriyoruz. Camdan atlayıp kayıt yapan kişilerden kaçmaya çalışırken ucan büyük sinekler ardımıza düşüyor. Alarm çalıyor. Dur bir kurtulsaydım da öyle çalsaydın diyorum ve kalkıyorum. Abdullah efendi gibi rüya olduğunun farkındayım ama bir farkla düze çıkmadan uyanmak istemiyorum. 

Nasıl rahatsız olduysam Abdullah Efendi Rüyaları olduğu yerde kaldı.