Kalın kitap okumak ne eziyet bir şeymiş. Her daim ele
alınmaz, çantada taşınmaz. Ağırlıktan dolayı her durumda okunmaz.
Bu bana ders olsun, bir daha kitap okurken ciltlere
ayrılmış şekilde olanını tercih edeceğim.
(yok ya, kendime inanmıyorum)
(yok ya, kendime inanmıyorum)
Efendim kitaba 31 ocakta başlamışım. Şubat sonu (22 şubat)
bitirmişim.
1.
2.
.
.
.
Tamam şaka bahaneleri
sıralamayacağım.
Neden İbn Battuta? diyerek
kitap maceramı anlatacağım.
Aylar önce İstanbul kültür A.
Ş. nin seminerlerinden birisine gitmiştim (sezon başı idi).
Sibel Eraslan konuşmacı idi.
Her ay düzenli olarak medeniyet üzerine konuşmalar yapacağından bahsetti. Bir
kaç kitap ismi vermişti. Seminerden öncede İbn Battuta ismini not almış ama
unutmuştum. Seminerde hatırlamış oldum. Ablam sağolsun kitabı almış oldu. Bazen yazı yazmaya üşendim.
Kitabı okurken ders çalışır
gibi not alarak, satırların altını çizdim. Ayrı bir defter tuttum. Bazen
üşendim, bazen kalem olmadığı için çizemediğim satırlar oldu.
Efendim seyyahımız
nerelere gitmiş neler görmüş derseniz?
Kitaptaki haritada 7
farklı güzergah var.
İlki Tancadan başlayıp kuzey Afrika üzerinden İran’a oradan da
Mekke’ye.
Musul, Mardin,
Diyarbakır bu ilk gezi içerisinde gezilen yerlerden.
İlk geziden
neler öğrendik?
Kudus de Şermin
şehrinde kalıp kalıp sabun imal edildiğini ( s. 76 ) , Maristan’ın hastane
olduğunu,
Maarra’nın büyücek,
güzelce bir şehir olduğunu ve ağaçlarının çoğunun incir
ve fındık olduğunu ( s. 76 )
Dımaşk’da Evliya dağında Hz. Adem peygamberin
oğlu Habil’in kanının taş üstünde
silinmeden kaldığını (s. 110), (Dımaşk;
şam)
Medinede mescidin zemininde bulunan kilitli kabakla bir yer altı odasına geçildiği ve bu odanın
diğer tarafında Hz. Ebu Bekir’in evi olduğunu ve Hz. Aişenin bu yol ile
babasını ziyarete gittiğini (s. 121),
Yeryüzünde Şirazlılar kadar güzel kuran okuyan
kimse olmadığını, Şirazlıların vefat eden yakınları için evin bir odasını
türbeye çevirdiğini (s. 210),
Dicle kenarında ( Kayyara bölgesi ) ve Bağdatta zift kaynaklarının olduğunu.
(s. 219, 228 ),
Türk ve Tatar
milletler nezdinde kadının itibar gördüğünü ve emir yazıldığında ‘’ Sultanın ve
hatunlarının emri ile…’’ ifadesinin mutlaka kullanıldığını ( s. 224),
Musul yakınlarında harap şekildeki kasabanın Yunus peygamberin şehri Ninova
( Nineva ) olduğunu ( s. 229 ),
Nusaybın halkının güvenilir, temiz yürekli ve dindar insanlar
olduğunu, Sincar ahalisinin
Kürtlerden oluştuğunu ve bunların cesur, cömert insanlar olduğunu, Mardin’in İslam şehirlerinin en güzeli
olduğunu.
Zafar (Umman) Şehrine yarım günlük mesafede Ad kavminin yurdu olan Ahkaf
harebelerinin var olduğunu, harebelerin çevresinde zaviyelerin birinde Abir
oğlu Hud peygamberin kabri olduğunu, ( Dımaşk
( Şam) mescidinin yanı başında bir mezarda da
Hud peyganberin kabri olduğu yazıyor. Ama Ahkaf beldesi Hud peyganberin
yurdu olduğu için kabrin Zafar’da olma ihtimali daha kuvvetlidir.) (s. 254)
Umman’da evlerin balık kemiğinden, tavanlarında deve kemiğinden
yapıldığı ( s. 257) öğrenmiş olduk.
Üçüncü yolculuk; Lazkiyeden çıkış, Anadolu, Deşt-i Kıpçak,
İstanbul, Orta Asya üzerinden Delhi seyahatı
Anadolu seyehatı 3
güzergah üzerinde.
Uzun uzun bahsedip
sıkmak istemiyorum. Kısa bir girişle başlayıp bitireceğim.
Rum diyarı diye
bilinen bu ülke dünyanın en güzel
memleketidir. Allah, güzellikleri öteki ülkelere ayrı ayrı dağıtılırken, burada
hepsini bir araya getirmiştir. Burada dünyanın en güzel insanları, en temiz
kıyafetli halkı yaşar ve en nefis yemekler pişirilir. Allah'ın yarattıkları
içinde en şefkatli olanlar bunlardır ki, bundan ötürü "Bolluk, bereket
Şam'da şefkat ise Anadolu'dadır. "denilmiştir (s. 273).
İbni Battuta Anadolu da
pek çok yere gitmiştir.
Alanya, Antalya, Eğridir,
Gölhisar, Denizli, Muğla, Milas, Konya, Aksaray, Niğde, Kayseri, Sivas, Amasya,
Gümüşhane, Erzincan, Erzurum, İzmir, Manisa, Balıkesir, Bursa, İznik, Sakarya,
Bolu, Gerede, Kastamonu bunlardan bir kaçı olup yol üstlerinde olup gördüğü
başka beldelerde olmuştur.
Gezdiği yerlerin
ortak özelliği Türklerin misafirperver, yardımsever, iyi karakterli ve cesur oldukları.
Gezdiği yerlerde
ahilikten bolca bahseder. Ahilik geleneğine o kadar alışır ki gittiği her yerde
ilk olarak ahilere uğrar. Anadolu insanı hakkında hep olumlu düşünceleri olmuş
demek isterdim ama yanlış olduğunu düşündüğüm birkaç saçma fikir ortaya atmış.
Dille getiripde gerçekmiş gibi insanların aklına kurt düşürmek istemiyorum.
Olumsuz olarak
söyleyebileceğim başka bir konuda Batutanın Müslüman olmayanı karalamak gibi
bir huyu var.
Rumlar hakkında
çirkin şeyler yazmış.
Yahudi doktorla aynı
mekanı paylaştığı için sinirlenebiliyor.
İlerleyen zamanlarda
kırımda Yahudi bir seyyahla karşılaşıyor. Adını verme tenezzülünde dahi
bulunmuyor.
Cahil, bencil insan!
Konya kısmında da Mevlanadan
pek bahsettiği söylenemez. Arap coğrafyasında bir kadıdan nasıl bahsetmişse
Mevlanadan da o kadar bahsediyor.
Bursa da Urkan Bey (
Orhan Gazi ) den bahsediyor.
Kastamonu’da Bir
zaviyede karşılaştığı şeyh ve talebesi arasındaki iletişime dikkat çekiyor.
‘‘…talebelerden biri
bazen havaya, bazen yere parmağıyla bir şeyler yazıyordu, üstat ise buna cevap
veriyordu.’’
Bu satırlar işaret
dilinin geçmişi hakkında bize bilgi veriyor.
Sinopta Bilal Habeşinin
kabrinin bulunduğunu söylese de Kabrinin Şam da olduğu biliyoruz.
Kustantiniye
yolculuğuda 3. güzergah üzerindedir.
Astanbul denen kısım
nehrin ( Haliç) doğu yakasındadır. Şehrin büyük bir kısmı burada oturmaktadır.
Çarşılar taşla döşelidir ve gayet geniştir. Her sanat erbabı kendi başınadır,
başkaları ile karışık değildir. Ve enteresan bir nokta, çarşı esnafının ve zanaatkarların
çoğu kadındır ( s. 336)
4. yolculuk; Delhiden
Maldivler ve Seyhan’a doğru
5. yolculuk;
Maldivlerden Çin’e
6. yolculuk; Çin’den
Fas’a
7. yolculuk
yolculuklara şimdilik ara veriyorum. Üşenmezsem seri yapar tüm yerleri özetlerim. İlerleyen yıllarda kitapta neler öğrenmişim diye dönüp dönüp bakarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sizden alalım bir fikir....