28 Haziran 2013 Cuma

Fırtına - Wılbur Smith


Aklımda almayı planladığım pek çok kitap var, ama önce elinde okunmayı bekleyen kitapları bitirmem gerekiyor. Bazen sıkılsam da okumalara devam ediyorum. Bu kitapta Menekşe ablanın verdikleri içinde idi. Netten baktım adı sanı duyulmamış. Bir tek Allah'ın kulu bile yorum yazmamış. Hiç mi okunmamış yoksa yorumlanmaya değmemiş mi bilinmez. 
Kitap Güney Afrikada geçiyor diye başlarken aklımda bir takım tahminler vardı
 İlkel kabile diye tabir ettiğimiz, ama aslında düşünce olarak medeni tabiri içindeki insanlardan daha iyi düşüncelere sahip yerliler hakkında sanıyordum ama değilmiş. 
Savaş desem değil, aile desem değil, aşk desem hiç değil. 
Tam olarak ne anlatmak istemiş bilemedim. 


Fildişi avcılığı yapan Sean avcılığı bırakıp savaşa giriyor, savaş bitiyor yerleşik düzene geçiyor, çitflik kuruyor, evleniyor barklanıyor, politikaya atılıyor falan filan. 
Onca işi yapabilecek kadar yetenekli ama bir oğlunu yetiştiremeyecek kadarda yeteneksiz bir baba.
 İki Farklı kadında gayri meşru çocuklarının var olduğunu düşünüce benim için değersiz bir varlık oldu çıktı. Zaten yazarda senin düşünceni merak ediyordu demeyin. Tek okur olarak okuyucunun görüşleri önemlidir :)

Kısa notlar;

 Kendi kendine ''Tıpkı eski bir geminin karinasına yapışıp toplanan kabuklu hayvanlar ve yosunlar gibi kafamda kurgular birikmiş'' dedi. '' bu beni yok etmeye hazırlanıyor. Eğer o tecrübeli avcılara olduğu  gibi bende şimdi kaçmaya kalkarsam bir daha asla avlanamam.

Yerde yatan yenik adam, çok çarpışmış, acı çekmiş ve sevdiklerini kurban vermişti.
Onun başında galip adam da çok çarpışmı, acı çekmiş ve sevdiklerini kurban vermişti.
Oyun savaştı. Ödül bir toprak parçası. Yenilginin cezası da ölümdü.

''Biz yaşamaya devam edeceğiz. Hepsi bu kadar. Biz devam edeceğiz'' ''fakat bunun amacı neydi? Neden savaştık?'' ''Bilmiyorum, vaktiyle bunu açıkça biliyordum ama artık unuttum''


Kitap eziyet gibi idi. 365 sayfa bir haftada okunur mu? Okunuyormuş. 

Aslında bebek pikesi yapmayı düşündüğüm için netten etamin modelleri çıkarmaya çalışıyorum. O yüzden kitap bir haftada bitti. Pikeyi 3x4 şeklinde böleceğim için aynı ebatlarda 12 adet model bulmaya çalışmak zaman alıyor. 

Birkaç model çıkardım gibi ama ebatları uymuyor. 
Tavsiyesi olan var mı?







Bu arada hangi kitabı okusam karar veremedim. Malum doğum günüm  vardı bir zamanlar. Menekşe abla ''istediğin bir şey var mı?'' dedi. Bende bir şey alma yaş almış başını gidiyor doğum günümü hatırlamak istemiyorum dedim ama almış.
 Nar ağacı almayı düşündüğüm kitaplar içinde idi, sağolsun menekşe abla almış. Düğümlere üfleyen kadınları geçen gün sahaftan aldım. Biraz yıpranmış ama olsun.   

İkisinden biri ama hangisi?


Resmini çekmeyi unutmuşum Samiha Ayverdi'nin İnsan ve Şeytan kitabını da aynı anda okumayı düşünüyorum. 


Bu ne dediğinizi duyar gibiyim. Ablama hediye gelmiş el yapımı benim hoşuma gitti o yüzden paylaşayım dedim. Belki yapmak isteyen çıkar. 


Ampulün içerisinde yay gibi burulmuş  renkli  kablolar var. Direğin altında da bir çift oturuyor. 


El emeği olduğu için değerli, ama anlayana.
 Pek çok insan el emeği yerine gösterişli hazır hediyelerden hoşlanıyor. 

Neyse ev kızı dünyalar kadar yığılmış ütüsünü gider. Reklam filmi olsaydı elinde ütüsü ile birisi fırlar gelirdi ama yok. Acemi blogger ütü yapsın dursun :)

Aa Menekşe ablaya teşekkür etmedim ya ben. Adımı asiye olarak değiştireceğim bir dönemde sakin kız olma yolunda desteklerin ve  hediye için kocaman teşekkürler.

Ben çok uzattım kalın sağlıcakla.

23 Haziran 2013 Pazar

hepi börttey tuyu ben

Canlar iyiki doğdum ben diye cümle kurmak isterdim lakin ben ne zaman doğmuşum haberim yok.


 Yıl M.Ö. 1500' lerde bir çooook mutlu bir krallık varmış. Kral ve kraliçe çok mutlu imiş tek sorunları çocuklarının olmaması imiş. Ülkenin dört bir yanına haber salınmış en iyi şifacılar en etkili iksirlerini hazırlamışlar. Veeeee dokuz ay on gün sonra nur topu gibi, dünya tatlısı prenses dünyaya gelmiş.

Evet arkadaşlar okuduğunuz bir masal olaydı bu cümleler gayet normaldi ama ben masal kahramanı değilim. 
Evin dört numarası olarak beni görünce mutlu oldular mı bilinmez. 
Hele nur topu gibi tabiri bana çok uzak bir kavrammış.
Şuan besilik dana gibi olsam da doğduğum zaman çok küçükmüşüm, yaşamaz demişler. Hırs yapmışım kocaman bir kız olmuşum :)
Her gören evin büyüğü mü diyor. Cancağızım yaş kilo ile mi oluyor, bir bakın yüzümüze. Ablamların biri ile 5, öteki ile 1 yaş var hep karıştırılırız. 
''Aa siz ikizmisiniz/üçüzmüsünüz'' sorusun ardından ablam hemen belirtir ''en küçüğümüz''

Neyse konu bu değil, konu ben ne zaman doğmuşum. 

Sevgili anneciğim 5. doğum olmasından mütevellit artık not alma gereği duymamış. O yüzden o kısım biraz sisli. 
Bir perşembe günü öğleden sonra doğmuşum. 
Hangi ay dediğinizi duyar gibi oldum :)

Kiraz ayının onunda doğmuşum. Neyse ki şanslıyım ''kiraz ayının 10. günü'' ''koyunlar yayladan inerken'' diye tabir edilen günle kıyaslayınca daha belirgin.
:)

Kocakarı ayları diye tabir edilen takvimle bizim takvim  (miladi) arası 13 gün imiş. Tahmini haziran 20 yada 23 diyorum. 
Yaş mı kaç?
İnsan işsiz güçsüz, bir baltaya sap olamayınca  28 olduğunu söylemeye çekiniyor. 
Yirmili yaşların başında pek çok hayalim vardı. Hiç biri gerçek olmadı :(

Şimdi hayal kursam otuzumda gerçek olur mu acaba?

Neyse kesin olmasa da bugün güzel bir gün. 

Arkadaşımla aynı gün doğmuşuz ( onun tarihi kesin o ayrı dava), günün ilk işıklarıyla kendisini arayacağım. 
Şimdi yatma zamanı
 Kalın sağlıcakla. 

14 Haziran 2013 Cuma

Efrasiyab'ın Hikayeleri - İhsan Oktay Anar

Yazarın okuduğum 4. kitabı.
İlk olarak Puslu kıtalar atlasını okumuştum. Orada yaramaz bir çocuk vardı, Efrasiyab diye. Onun devamı gibi bir şey sanmıştım, alakası yokmuş.


Kitabı geçen sene ramazanda Beyazıt sahaflardan almıştık. Daha doğrusu kuzenin benim için  almıştı. Ben kabul etmemiştim. Geçenlerde halama gitmiştim, gitmişken kitabı da aldım geldim.

Birbirinden bağımsız gibi  gözüken hikayelerden oluşuyor. 
Ölüm ve Cezzar dede arasında gecen olaylarda ilave edilmiş. Ölüm anlatılan her hikaye için Cezzar dedeye bir saat ömür bahşedeceğini söyleyerek birbirlerine hikaye anlatmaya başlarlar. 
Hikaye anlatırken de Uzun İhsan Efendiyi bulmaları gerekmektedir.

Hikayeler birbirinden sıkıcı ve saçma. 

Yazarın diğer kitaplarına nazaran dil oldukça sade. 
Şu kelimeyide anlayamadım, anlam karmaşası mevcuttu diyebileceğim hiç bir yok.

Mini alıntılar.

Çirkinliği gördüğü dünyanın tersine, güzelliği ancak, hayran olduğu dahi ressamların tablolarında buluyor, oysa bu sanatçıların, kendisinin çirkinlik bulduğu dünyada güzelliği gördüklerini kafası pek almıyordu. Bu hali ile o, Tanrı'nın insanlara öğrettiği iyiyi tanıyan, fakat iyinin tadını çıkarmak yerine başkalarını kötülükle itham eden bir ahlakçı gibiydi. Kısacası güzellik adamın içine girmemişti. Gerçi güzelliğe aşıktı ama vasıl olamamıştı. Kavuşunca meşk, kavuşamayınca aşk olduğu galiba doğru idi.

Geçmişime bakıyorum da, hayat bugüne kadar bana hep güzel şeyler göstermiş: Bu dünyada her şey güzel. Çirkinlik diye bir şey yok; kim bilir, sadece aldanarak ve büyük bir budalalıkla, ondan çirkinliği görenler çirkindir belki. Ama ben  dünyayı korku duygusu ile değil, güzellikle tanıyorum.Benim ona baktığım gibi dünyada bana bakıyor ve gülümsüyor, ben ona neden gülümsemeyeyim.

Uzun alıntılar yapmak ne zormuş. Vazgeçtim yazmayacağım.

Amat hakkında yazdıklarıma bakmak isterseniz tık tık

Kitabı beğenmedim. O yüzden  yazarın başka bir kitabı ile takas etmek istiyorum.
Sanki benim kitabım :)

Bu yazıyı yazarken kitabın sahibine takas listesine koyuyorum dedim. Hiç tepki vermedi.
Ablam ''ben okuyayım sonra verirsin'' dedi.
Başlangıcı başka kitapla yapmasını söyledim.

Sırada Kitab-ül Hiyel ve Yedinci Gün var.
Artık seneye mi okurum bilinmez :)

Haa bu arada merak eden olursa İSG sınavından geçtim. Cevaplarımı bildiğim için sürpriz olmadı. Ablam 2 puanla kaçırdı. Ablam umursamamış gibi davranıyor belki içten içe üzülüyordur bilemem.
Bana bakıp teselli olmasını söyledim. Geçmiş olduğum halde hala iş bulamadım :(
Görüştüğüm firmaları anlatsam benimle birlikte oturup ağlarsınız. En iyisi kardeşime ağlayayım. Beni yanına alsın ( kardeşim iki buçuk yıllık İSG uzmanı). Çok güzel tanımıyor numarası yaparım ben  :)

Keyifli okumalar.
Esenkalın.

5 Haziran 2013 Çarşamba

Beyaz Diş - Jack London

Beyaz diş hakkında ben neden okumadım diye kendime kızacak kadar övgüler duydum/okudum. Madem bu kadar beğeniliyor benim başım kel mi bende okuyayım dedim. 


Geçen sene derneğin kütüphanesinden aldım okurum diye bir türlü başlayamadım. 
Dernekten sık sık kitap alıp okuyorum bu kitap elimde duruyor. Unutacağım kalacak bana diye bir telaş başlayayım dedim. İki günde bitirdim. Aslında bir günde biter de aylar üstüne halama gitmişim oturup kitap okuyacak değilim ya.

Kitabın son 60 sayfasına gelince bıraktım. Okuduklarımı sindireyim devamını sonra okurum diye. 
Beğenmediğim kitaplarda böyle yaparım da :)
 Bazen son sayfalar kitabı kurtarmış olur benim için. 
Bu kitap için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. 

Belki o derece övülmeseydi beğenirdim. 

Tabi zevk meselesi, beğenenler muhakkak vardır. 

Güzel ama abartılacak hiç bir yanı yok.


Keyifli okumalar.
Esenkalın.

3 Haziran 2013 Pazartesi

Kar - Orhan Pamuk


 İlk Orhan pamuk kitabım olur kendileri.
Aylar önce başlamıştım beğenmeyip bırakmıştım. Sınavdan sonra elimdeki kitapları bitirmeye başlayınca okuyayım dedim.


Kitap 428 sayfa. İlk 300 sayfayı bir çırpıda okudum. Son 100 sayfa biraz zamanımı aldı. Kitap biteli çok oldu ama  yazmaya vaktim olmadı. İş görüşmeleri, arkadaş buluşmaları, evimizi su bastı falan derken bu vakte kaldı.
 İlk başlarda beğendiğim yerlerin altını çiziyordum sona doğru çizmeye üşendim. 
Menekşe abla nereleri çizmiş, ben nereleri çizmişim kıyaslayacağım. Yavaş yavaş kişilik analizi yapacağım :) Kaç yıllardır çözemediğim kişiyi kitap notlarından çözeceğimi düşünecek kadar zekiyim :)

Sinir olduğum pek çok nokta olsa da beğendim. Tavsiye ederim.
Esenkalın.