24 Ekim 2015 Cumartesi

Eskişehir -Türbeler

Eskişehir ve Türbeler. 
 Böyle bir başlık atacağım hiç tahmin etmezdim. Eskişehir'de yaşadığım 4 buçuk senede öğrendiğim bir şey varsa o da cami ve türbe kültürünün pek gelişmemiş olduğudur. 
 Meşhur Kurşunlu Külliyesine ilk defa Eskişehir'de ki 3. senemde gitmiştim. Öncesinde nasıldı bilmem ama biz gittiğimizde tadilat vardı.  İçine girilcek gibi değildi.  Mağaraya tahtaları yığıp bırakmışlar izlenimi veriyordu. 
Ev arkadaşım Meryem bizi zorla mezarlıklara götürürken uğramıştık. Mezarlık ne alaka demeyin. Efendimiz sık sık ziyaret edip ölümü hatırlamamızı tavsiye eder. Meryemde o sebepten olsa gerek her gittiği yerde mezarlık ziyareti yapar, yazarların mezarları nerededir diye araştırır.  Işte böyle bir günde tamamen istem dışı seyh Edebalinin türbesini bulmuştuk. Eskişehir gibi her yanı köprüler, havuzlar ve heykeller bezeli bir şehirde ( yanlış anlaşılmasın beğenmediğimden değil,  modern görüntüsünden demek istedim) doğal kalan bir şey. Sade bir mezar. Insan bir büyüğünü ziyaret etmiş gibi hissediyor.
Öğrencilik yıllarımda sık sık olmasada türbeye giderdik. Aradan yıllar geçti. Bu bayram Menekşe abla ile gideriz diye aklımdan geçiriyordum ama kalabalık olunca nasip olmadı. 
Onun yerine üç yeni Türbe kesfettik.

Ilki "Tezveren Dede" Kutup Şeyh Nusrettin.

Türbe 2011 yılında tadilat yapılarak ziyarete açılmış. 




Internetten araştırma yapayım dedim. Pek fazla bilgi mevcut değil.  Peyganber efendimizin soyundan geldiği ve mevlevi olduğuna dair rivayetler mevcut. 

Ikinci türbe Hasan Hüsnü Dede Efendi



Kurşunlu külliyesinin hemen arkasında kalan türbe dışarıdan bakınca çiçek bahçesini andırıyor.  Her taraf Yeşiller içinde. Duvarlardan dahi çiçekler sakrıyor. 



Menekşe abla ile türbe makamına girince yaşlı hir amca geldi.  Selam verdi duasını etti ve geri geri çıktı. 



Amcayı görünce ne çok şeyi ihmal ettiğimi fark ettim. Tamam mezarlıklara selam verilir bunu biliyoruz, veriyoruz. Kaç kişi eğilerek selam veriyor, kaç kişi sırtını dönmeden gerisin geri çıkıyor.  Bende amca gibi çıkayım dedim de çok eğreti kaldı. 

Türbe hakkında bilgi yazmayacağım. Siz en iyisi burayı okuyun.

Üçüncü türbe Ahu Mahmud Dede türbesi




Bu türbenin içine girmedik. Türbe evin içinde olduğu için bayram günü rahatsız etmeyelim dedik. Söylenenler göre yatır tam olarak evin mutfağında imiş yaşlı teyzede ziyaret pek kabul etmiyormuş. Böyle söyleyince insan bir merak etmiyor değil.  
Eskişehir'in ilçelerinde de Türbeler,  yatırlar mevcut olup gitmedigim için yorum yapmayacağım. Yolum düşerse daha bilinçli bir şekilde tekrar ziyaret etmek isterim.
Benden bu kadar. Allaha emanet olun.


20 Ekim 2015 Salı

Gırnati seyehatnamesi


  2015 hedeflerim seyehatname, gezi, mektup,  biyografi tarzı kitaplardı. Bu doğrultuda kendime liste yaptım.  Üç beş adet de kitap aldım.  
Seyehatnamelerde Katip Çelebi ve Evliyâ Çelebi bu kapsama almıyorum.  Pek çok yayınevinden seçme öyküler okudum. 
Onların dışında Müslüman seyyah denince akla gelinen üç beş kişi var zaten. Ibni Battuta,  İbni Fazlan ve Gırnatı Seyahatnamesi.


Sırayı aynen bu şekilde okudum. Ilk okuduğum ve beğenmedim dediğim batutta sehehatnamesi en iyisi. Listenin diğer üyeleri giderek çıtayı düşürmüş. 
Kitabı bitireli çok oldu. Durup düşünüyorum acaba ne öğrendim.  Bir kaç ilginç nokta olmuş olsada yeni bir şey öğrenmedim. 
Kitap basımı hakkında bir iki laf edeceğim.  Malum seyehatname okuyoruz. Okudugumuz şehirlerin tam olarak neresi olduğunu bilmek istemek her okurun hakkı.  Kitaba başlamadan bir karıştırdım harita yok. Okumaya başladım.  Dip notlarda "ekler kısmındaki haritada..." diyerek başlayan pek çok cümle gördüm ama haritayı göremedim.  
Haritasız seyehatname? "Bizimla degilsin yeditepe yayınları." 
Tamam şaka daha önce bu yayından kitap okudum sorun yoktu. Demek ki gözden kaçtı. Bir defaya mahsus hoş görüyoruz.  Yok hoş görmezsek yayınevi hatasız basım mı gönderecek? Hiç.
Harita yoksa ben de harita eklerim dedim ve eksiz kağıdı ile tarih atlasından kopya ettim.

Neyse efendim kitaba dönelim.
Kitap 11. yy dönemi olunca yazar için ilginç olup bize normal gelen durumlar var. Örnek verecek olursak o devirde siyah beyaz çizgili eşşek ( zebra) görmek normal değil, hele tek başlı beş yılan ( ahtopot) hiç normal değil.  Üstelik bu yılanların büyüdükten sonra gemi batırıp insan yemeleri!


Teknoloji sayesinde görmesekde pek çok şeye vakıf olabiliyoruz. O devirde internet, gazete yada dergi yok. Çok gezen çok bilir lafı tam olarak o devri anlattığı için kaleme alan ne görmüş,  nasıl yorumlamış kişinin bakış açısına kalıyor.
Ibni Fazlan ve Gırnatı seyehatnamelerinin ortak noktası dev adamları.  Gerçekten dev adam var mı, bunlar mı gözlerinde büyütmüş bilinmez.  Bilinene bir şey varsa eski dönem insanı bu devre göre daha yapılı olduğu.  Tabi ne kadar eski dönem tartışılır. 
Kitap gercekten daha ziyade efsane gibi dursada o devrin bakış acısını öğrenmek için okunabilir.
Yinede önceliğimiz Battuta olsun derim.
Kalın sağlıcakla. 

15 Ekim 2015 Perşembe

Tarihte Bugün

Ay ay magazinciler, tarihciler, politikacilar yaparda acemi blogger yapamaz mı? Yaptım gitti. Tarihte bu ay ne olmuş.

Kristof Kolomp Amerika kıtasının keşfetmiş. Keşfetmek kelimesi daha önce bilinmeyen yerler için kullanılır. Amerika Kıtası Kolomp'tan önce müslümanlar tarafından keşfedildiği için doğru haber diyemeyeceğiz.
Ekim ayı içinde Ankara Başkent kabul edilmiş.  Cahit Sıtkı,  Ömer Nasuhi, İbrahim Canan bu ayda vefat etmiş.
Ekim ayında pek çok şey olmuş olsada ben onlara değinmeyeçeğim. Acemi blogger neler yapmış ona bakacağım. 

2014

Kitap okumakta biraz yavaşlamışım. Ağır aksak okumuşum. Ağır okumuş olsamda  okuduklarımı güzel seçmişim, dört kitabın dördünüde tavsiye etmişim.


 Oradan da  Sibel Eraslan seminerine gidip kendisi ile tanışmışız. Kadın tv de nasılsa gerçekte de öyle. Sıcak, samimi. 2015 kitap okuma hedefimin fikir sahibidir. Bizi biz yapan eserler okuyun demişti ve kitap listesi vermişti.

2013

Ay hiç gülesim yoktu. Kardeşçikler demiş başlık almışım.  Hem komik yazmışım hemde çocukluğumun tüm rezilliklerini aktarmışım. Köyde temizlik yaparken Ayla ablamın günlüklerinin buldum ama okumadım.  Küçükken ne meraklıymışım.


Buket Uzuner'in kitabını okumuşum.  Uyumsuz Defne Kaman'ın maceraları. Kitabı bitirince devamını merak etmiştim.  Devamı henüz çıktı ve merakımda uçtu gitti.

Bir de güzel bir piknik yapmışız.


2012

Menekşe abla bana kitaplarını vermiş.  Aradan üç yıl geçmiş acemi blogger 25 kitabın 13'ünü okumuşum. Çok ayıp çok. 


Bir zamanlar Kore dizi/filmleri izliyordum.


Dedektif Cha, izleyin efendim.

Ekim ayında yaptığım herşeyi özetlemedim. Sadece bir haftalık kısma göre hareket ettim. Bir hafta bile beni mutlu etti. Geçmişe gitmek güzel.  
Bu kısma kadar okuduysanız sizde geçmişte neler yapmışsınız bir göz atın.  
Hatta bir mim gibi kabul edip post yapın. 
 Keyifle kalın. 



13 Ekim 2015 Salı

İki Şehrin Hikayesi

Yıllar önce yazarı pek tanımazken okumaya niyetlenip yarım bıraktığım kitaplardan biridir iki şehrin hikayesi. 
İyiki de bırakmışım, bu kitabı okusaydım eminim başka kitaplarını okumak istemezdim.
İlk Siyah Lale, ardından Monto Kristo Kontu'nu okudum.
Üçüncü olarak İki Şehrin Hikayesini okumuş oldum.


Kitap Fransız devrimine doğru ağır ağır ilerliyor. Ilerlerken biraz Fransa biraz da İngiltereye doğru ilerliyor.
Fransız devrimine zemin hazırlanırken gereksiz tutuklamalar, ajanlar, şehirler...
Kitabı biraz okunur kılmak içinde bir sevda hikayesi.
Kitabın sonunda şunun şunla bağlantısı var dediğim ne varsa tutmadı :) Harikayım, bu yüzden yazar değilim galiba.
Neyse efendim yazarın tarzını beğendiğim için severek okudum. Yazarı ilk defa okuyacak olanlar bu kitaptan başlamasın.

Kitabı okuyalı iki ay olmuştur.  Köydeki kuzenimin kitabı.
Ne okuduğumu unutmamak için hemen geldim not aldım.
Tamam yalan, tabletteki resimleri sileceğim, silmeden bir iki yazı yazayım sonra silerim dedim.


Bu arada ilk resimdeki toz içindeki gaz lambasına görmemezlikten gelin.
Temizlik yaparken çıkardım annemin göreceği yere bıraktım. Kapkara olan  lambanın camını pırıl pırıl yaptı. Bunu yaparken kuzenleride eleştirmekten geri durmadı "ne bicim kızsınız, hiç bu lamba böyle kaldırılır mı? Ben yeni gelinken her sabah parlatırdım" gibi sözlerin nicesini saydı döktü.  Kızlar umursamadı o ayrı dava :)
Gitmeden Sürahiyi tanıyan var mı? Babaannemin ceyizinden.

3 Ekim 2015 Cumartesi

Biryerlerden başlamak


Benim bir blogum varmış, yeni öğrendim. Ay aman yanlış söyledim yeni hatırladım. 
Oysa ki anlatılacak o kadar çok şey birikti ki. Madem elime kalem kağıt alamıyorum. Madem yazı yazmayı unutmuşum sanalda olsa bir yerlere not almalıyım değil mi?


Ne zormuş uzun bir aradan sonra başlamak.  Kaç kere niyetlendim, yazdıklarımın ne kadarını düzelttim bende unuttum.
Evet bir yerden başlamak lazım.
Biraz gezdim az birazda okudum. Sonra döndüm dolaştım  medeniyetin başkenti varoş mahalleme geldim.
Ay bu Istanbul ne kalabalık, dahada kötüsü kokuyor. Tüm dereler, yollar izler, otobüsler, insanlar hep kokuyor :(
Tamam biraz mübala sanatı kullanmış olabilirimde gerçekten kokmuyor mu?

Görüşmeyeli neler yapmışım?
En son köyde fındık topluyordum galiba.




20 gün topladık, öldük bittik. Fındık bittikten sonra biraz gezdik.

ilk defa Sümela Manastırı,  Sera Gölü ve Hamsiköye gittim.
Büyük bir ihtimalle oralara özel yazı yazmam. O sebepten bir iki cümle edeceğim.


Sümelaya giderken hava durumuna muhakkak bakın.
Sera gölünün bir albenisi yoktu. Deniz bisikletleri pahalı.  Yarım saate 30 tl verdik. Hep Araplar yüzünden. Yerli olanlara bir ayrıcalık yapılabilir.


Hamsiköye muhakkak gidip sütlac yiyin. Hem manzara hemde sütlac çoook güzeldi.


Bir ara Sinop'a (Ayancık ) atanan kuzenimle okul görüp ev tutmaya gittik. Ne berbat yolculuktu öyle.
Ayancıktan iki gün sonra gayet sakin bir yolculukla Istanbul'a döndük. Sinop yollarında 130 ile gidip istanbul yolunda 90 ın üzerine çıkmadan gitmek sıkıcı idi. Bir ara gidip gaza bassam mı diye aklımdan geçti :)

Köyden döndük iki gün sonra Eskişehir'e doğru yol aldık.  Ablamların bayram iznine bende ortak oldum.
Eskişehirde dört gün kaldık.  4,5 yıl Eskişehir'de yaşadım ilk defa Havacılık müzesine gittim. Beğendim mi? Beklentinin altında.
Eskişehir'den dönerken malum bayram trafiğine yakalandık.


Kocaeli Istanbul arasını 3 saatde aldık.  Neyseki üç kişiydik pek sıkılmadık. Tamam tamam Menekşe abla biraz sıkıldı.  Ayla ablam bol bol resim ve tv ile yolu tamamladı.

Eskisehirden sonra AÖF kaydoldum. Kültürel Miras ve Turizm.
Çok hevesle kaydoldum, hevesim kursağımda kaldı.  Kitaplar kalmamış.  Ödemiş olduğum paracıklarımın karşılığını masamın üzerinde kâğıt olarak görmeliyim. Tamam ders dökümanları indirilebiliyor biliyorum. Anadolu Arkeolojisini indirdim ama okuyamıyorum :(
Kitaplarımı istiyorum.
Şimdilik iki şubeye baktım.  Hafta içi başka yere bakacağım.

Üsküdar'da minyatür kursuna kaydoldu. Geçen salı mülakata gittim. Cizimim güzel olmadığı için hoca beni kabul etmek istemedi. Israrcı oldum. Kendime güveniyorum, yapabilirim dedim. "Sizi ararız" dediyselerde pek inanmadım :(


Halbuki evde güzelce çiziyordum. Kursda heyecan yaptım. 


Bunların haricinde  yazın köyün kıt imkanları ile kırtasileşme etkinliğine katıldım.
Heybemdeki huzur ve z.hanim'ın ortaklaşa düzenlediği etkinlikte öylesine biri eşleştik.


Bana gelen hediyeler bunlar.
Etkinlik sahiplerine ve öylesine birine teşekkür ederim.

Galiba benden bu kadar bir ara okuduğum kitapları paylaşırım.
Allaha emanet olun.