31 Temmuz 2013 Çarşamba

Yusuf ile Züleyha - Nazan Bekiroğlu

Nazan bekiroğlunun  okuduğum ilk kitabı olur kendisi. Yıllar önce emanet alarak okumuştum. Geçen seneki Beyoğlu sahaflarda görünce kitaplığında bulunsun diye almıştım. Kenarda duruyordu tekrar okudum.


Biraz ağır okundu. 224 sayfa 3-4 günde ancak bitti. Kitap ikinci kez okunmaya değer, tavsiye ederim. Tekrar okumasanızda bir kere okumaya deneyin :)

kısa notlar;

Mülk gibi sözde, ne senin ne benim.
Cümle gibi aşkta, ne senin ne benim.
Sözde,
aşk da,
ne benim sen senin.
Bir yaz sabahına doğan ve su değdiğinde kokusunun salan kırmızı sardunya,
ağustos göklerinde başımın özerinden geçen bulut,
mayıs gülü,
ışıklı nisan yağmuru ne kadar Allah'tansa,
mülk gibi sözde aşk da O'ndan.

Şaşılacak kadar eksik kalmayacak mı yinede, bitti zannedilen hikaye?

Hüznünü Rabbine şikayet ettide Rabbinden hiç şikayet etmedi. Yani ki Yakup çok ağladı ama sabrederek, teslim olarak ağladı.

Efendiyi seven köle efendidir, kölesini seven efendi köledir.

Rüya uykuda olanın uyanıklığı, sırra giden yolun başlangıcı.

Güneş bir uçundan doğar bir ucundan batar dünyanın. Işığı bir yerde saklamak mümkün müdür? Güneş olupta ışığını adaletsiz dağıtmak uygun düşer hüküm müdür?

Deyin ki ona, bu felaket bir gün geçer elbet. yağmur yağar, Nil taşar, toprak ürün veriri yeniden. Bitmeyecek olan ; dünyanın son gününde değin yaşayacak olan iyi bir hatıradır.

Ha bu arada Hz yakubun gözleri mavi miymiş? Daha önce bir yerlerde okumamıştım.

Keyifli okomalar, Esenkalın.

28 Temmuz 2013 Pazar

Beyazıt kitap fuarı

Bu Ramazan arkadaşlarla bir araya gelemedik. Birlikte bir yerlere gidelim dedik,  bula bula Kuru Ali Babayı bulduk. Daha önce sakin bir dönemde gidip yemeğimi yediğim için kalabalığı görünce şok oldum. Fasülyeciler ve cami arası olduğu gibi masa dolu idi. 
Onca masadan hizmet kalitesini tahmin edersiniz. 
20 kişilik yer ayırtmıştık lakin 10 kişilik masa ayrılmış. İtiraz edince dövülmekten beter olduk. Hizmet kalitesi kötü idi. Sipariş veremedik. Kuru fasülye çorba ile kalktık. Ha çay müessesedenmiş! Küçük ablam çay sever olarak ikram edilen çayın bir şeye benzemediği kibarca belirtti ( ablam kibar mıydı ya).
Yapmış oldukları kabalıktan dolayı özür dilemiş olsalar da özür dilemiş olmak hiç bir şey ifade etmiyor. 



Namazları Süleymaniyede kıldık. İlk defa üst katına çıktım manzara çok güzeldi. Ramazan bitmeden teravihe gidin derim. 


İftardan önce ve sonra kitap fuarına gittik. Ben bir şey almadım ablam ve kuzenler aldılar. 
Ben benimmişim gibi kullanırım zaten :)


Memleketteki kuzenin 5 ağustos doğum günü. Rahat insan ne istediğini söylemiş :) X mağazasından gömlek. Almadan önce resim çekip göndereceğiz. 
 Kardeşinden de İmzalı kitap istemiş.
  

Bunlar minik kuzenin kitapları. Fuardan justın kitabı alan bir bizimkidir. 
Kitap çeşitliliğine bir bakar mısınız. 
Kuranı Kerim, Cemalnur Sargut, Oktay usta ve Justin. 
 Kuranın dışı mor içi pembe. Gençlere cazip gelsin diye herhalde.  
 

Bunlarda öteki kuzenin. Üçü de almak istediklerim. O kadar aradım benimde Hayatüs Sahabam olsun diye bulamadım. Riyazü's Salihin ben okurken 3 ciltlik olanından okumuştum. Sadenin de sadesi olmuş.
Haytüs Hasabe ve Riyazüs Salihin 35 lira. 


Bunlarda ablamın aldıkları. 
3 kitaba 25 lira verdik.
 Kitabın ikinci cildi vardı o yüzden üçünü aldık. Yani ablam aldı. 
Bir bahane ile Sinan Yağmur okuyacağım. Hamuş'a başladım bile. 50 sayfa okudum hemen yazı yazmaya geldim. 


Toplu bir bakış.

Ramazanın son on gününe de girdik.

Günlerinizin kandil sevinci ile geçmesi dileği ile dualarınızda bizleri de eksik etmeyin der ve acemi blogger  kaçar. 
Esenkalın. 

Geçen seneki Beyazıt Kitap fuarı için tık tık

16 Temmuz 2013 Salı

Aile Saadeti - Tolstoy

Kitabı elimde gören abla '' hani sen Rus edebiyetı sevmiyordum '' dedi. Evet Rus edebiyatına sinir oluyorum. Sürekli dram var. Hayatın gerçeklerini oturduğum mühitte görüyorum zaten. Kitaplar benim için kacacağım, sığınacağım bir yer olduğu için biraz daha neşeli, iç acıcı olmasını bekliyorum.


Kitap kuzenimin, uzun süredir okunmayı bekliyordu. Bir süre önce binbir zorlukla Başkasının Karısını okumuştum. İkinci Rus edebiyatı beklesin dedim. Kitap incecik bir çırpıda biter, ben koca güne yaydım o ayrı dava.

Esas kızımız annesinin ölümünden sonra deprosyondadır. Yıllardır görmediği vasisi aynı zamanda babasının arkadaşı gelince hayatını değiştirme kararı alıyor. Kibarcık davranışlar, iltifatlar derken beklenen son. Beklenen son derken, ne beklemiştim ki?
 120 sayfalık kitabı uzatmaya gerek var mı?

İnce kitaptan alınabilecek notlar.

Ona vücudumun değil ruhumun güzel yanlarını göstermemin  benim daha iyi ve daha şerefli olduğumu hissediyordum. Bana öyle geliyordu ki saçlarım, ellerim, alışkanlıklarım iyi yada kötü nasıl olursa olsun Mihayloviç onları hemen fark ediyor ve daha ilk görüşte hemen beğeniyor. Diş görünüşüme fazladan bir şey eklemem gerekmiyordu.
(cümle düşük ama anlamlı)

Babama olan yakınlığı sebebi ile artık onun sevgisini kazanmıştım, fakat yine de bu sevgiyi kendi kişiliğimle kazanmak istiyordum.

Sadece başkaları kendisiyle ilgilendiğinde yaşamasını bilen, yalnız kalınca ise miskinleşen ve kendini kaybeden kız budaladır. Çünkü onun için her şey başkalarına iyi görünebilmek içindir, hayat ise kendisi için anlamsızdır.

Kitap güzeldi, tavsiye ederim.
Klasik gibisi yok. Her ay olmasada iki ayda bir klasillerden mi okusam ne?

Esenkalın.

12 Temmuz 2013 Cuma

Bir gün- Ayşe Kulin

Bu kitapta Menekşe ablanın verdiklerinden. Ne yalan söyleyeyim içimden okumak gelmiyordu. Abime gidecektim sırf ince diye yanıma aldım. Edebi  cümleler içermediği için gayet akıcı. Sayfa sayısının az olması da çabuk bitirmeme sebep diyebilirim. 


Kitap bir gazetecinin siyasi mahkumla röportaj yapmak için hapishaneye gitmesi ile başlıyor. Mahkum ve gazetecinin ortak bir geçmişe sahip olması eskilere gitmeyi kaçınılmaz kılıyor.

Kitapta pek çok şeye değinilmiş.

Çocukluk yılları, farklı kesimlerin gözünden aile hayatı, kürt meselesi ve yurdumun derdi bitmeyen kadınları.  
Gazeteci kıza sinir oldum. Kendi deyimi ile ''sevgisizlikten sevgi arsızı olmuşum'' ne kadar yerinde bir cümle. 

Özetle kitabı beğendim, tavsiye ederim.

 210 sayfa olduğu için bir günde biter de ben iki günde okudum. 

Keyifli okumalar, Allah'a emanet olun. 

11 Temmuz 2013 Perşembe

Yazar ayları & Yaz boyu kitap okuma etkinliği

Pınarın ev sahipliği yaptığı yazar aylarını artık duymayan kalmadı. Bir ara bende katılıyordum. Mayısta girmiş olduğum sınavdan dolayı katılamamıştım ondan beride katılamadım. 
Polisiye/gerilim tarzı ile aram pek yok. Okusam severim büyük bir ihtimalle :)
Temmuz etkinliğine de katılamam büyük bir ihtimalle. Sadece unutanlar için hatırlatma yapmak istedim. 
Yazar ayları için 
tık tık

Sevgili Pınarın tüm yazı kapsayacak başka bir etkinliği de var. Etkinlik 9 temmuz - 9 ekim arasında yapılıyor. Kitaplar için Pınarın oluşturmuş olduğu bir puanlama sistemi var. Bize düşen o listeye göre 12 adet kitaplarımızı belirlemek.  

Puanlama ve benim aklımdan geçenlere gelirsek. 

5 puan: Genel kural en az 200 sayfalık kitap okumak olsa da 150 sayfadan kısa bir kitap okuyanlara.

Aile saadeti- Tolstoy (120 sayfa)
Yunus emre- Sezai Karakoç (102 sayfa)

10 puan: Okuduğu kitabın adında bir renk olanlara.

Henüz aklımda bir kitap yok, önerilere açığım. 

10 puan: Bir serinin ilk kitabı dışındaki bir kitabını okuyanlara.

Elimde sadece Sinan Yağmur'un Aklın Gözyaşları II var. Ne yalan söyleyeyim bu aralar onuda okuyasım yok. Şimdilik dursun belki başka kitap bulurum. 

15 puan: Kendisi dışında herkesin o kitabı okuduğunu düşünüp sonunda o kitabı kendisi de okuyanlara.

Popüler kitapları çıktığı gibi okumam biraz zaman geçmesini beklerim. O yüzden son okuyan ben olurum. 
İsim vermem gerekirse;
 Nar ağacı, Yedinci gün, Sultanı öldürmek

15 puan: Yasaklanmış bir kitap okuyanlara. (Dünya genelinde yasaklanmış  kitaplar için buraya bakabilirsiniz)

Baba ve piç - Emanet aldım ama okuyasım yok
Madam bovary  - Çoook eskilerden okumuştum hatırlamıyorum bile
Böyle bir sevmek - Bu yazıyı yazmadan önce başlayayım dedim fark ettim ki serbest şiiri sevmiyorum 

20 puan: Esas mesleği yazarlık olmayan bir kişinin yazdığı bir kitabı okuyanlara.

Aklımda herhangi bir kitap yada tür yok. Dizüstü edebiyatı olabilir mi? Onlarda benim ilgimi çekmiyor o ayrı dava. Önerilere açığım.
 
20 puan: Türü kurgu olmayan bir kitap okuyanlara.

Sinan Akyüz'ün İncir Kuşlarını kurgu olmayan kabul edebilir miyim :)
Babamın tarih kitaplarına bakarım bir ara yada Sezai Karakoçun Yunus Emre'sini okuyabilirim.

20 puan: Hiç görmediği bir ülkede olayların geçtiği bir kitap okuyanlara.

Yurt dışına çıkmadım o yüzden kitaplıktaki her kitabı yazabilirim :) 
Tabi ki yaz sonuna kadar okumayı düşündüklerim arasından seçeceğim. 

Hac -Gecen sene başladım bıraktım. Bu sene bitirmeliyim.
İncir kuşları- Geçen sene yarım bıraktıklarımdan
Habeşistanda dört mevsim

25 puan: 400 sayfadan uzun bir kitap okuyanlara.

Nar ağacı, Habeşistanda dört mevsim.

25 puan: Romanın yazarı veya karakterlerinden birinin adı veya soyadı kendisininkiyle aynı olan bir kitap okuyanlara.

Ah ah kanayam yaram. Herkesin ismine türküler şiirler yazılmış bir benim adıma yazılmamış. 
Hiç sanmam adaşım bir yazar yada roman kahraman olsun.

30 puan: Kendi doğum yılında doğan veya ölen bir yazar tarafından yazılmış bir kitap okuyanlara. (Bu web sitesi size bu konuda yardımcı olabilir).

Bir bakmam gerek hiç bir fikrim yok
5 puan: Yukarıdaki kuralların hepsini boşverip canının istediği herhangi bir kitabı okuyanlara.

Ayşe kulin- Bir gün 

Her an ilavede   olabilir. 


Güya kısa yazacaktım yazdım da yazdım. 
Menekşe ablanın vermiş olduğu kitapları bitirmeyi düşündüğüm için ve yeni kitap almayacağım için elimdeki kitaplardan ne varsa onlardan okuyacağım. 
Henüz hangi kitap hangi katogoride karar veremedim. 

Sizde katılmak isterseniz tık tık
Keyifli okumalar. 



10 Temmuz 2013 Çarşamba

Defterlerim


Aklımda keskin color'a gidip defter almak varsa da bunu ramazan içinde yapmayı düşünmüyordum.  Arkadaş kartpostal almayı düşünüyorum deyince ben gider alırım dedim . Gitmişken defter almamak olmaz dimi. 


Defterleri ikişer ikişer aldım. Hem ablam hem kendim için.


Bunlar çizgisiz.
 Yanlış hatırlamıyorsam 2,25 lira. 


Bunlarda kareli. 2,5 lira. 
Fiyatlar tam tersi de olabilir. 
Alırken aklımda ablam varsa da kitaplıkta sıralanmış defterleri görünce vazgeçtim. Dördü de benim :)


Ablam defrer/ajanda alır iki satır yazar bırakır. İzin ver kullanayım derim, vermez. Kendi bile kullanmaya kıyamazken bana nasıl versin. 
Bunlar sadece bir kısmı kıyıda köşede ambalajları dahi açılmamış defterleri var. 
Bende defter sevdiğim için ablamı anlıyorum. Sadece küçük olmanın şımarıklığı ile takılıyorum. 


Bunlarda kartpostallar. Eski İstanbul (gravür), şimdiki İstanbul, yağlı boya tabloları falan filan. 
Toplam 60 adet aldım. Tanesi 0,1 lira.
Çeşitler için tık tık

Reklam yaptım o kadar Keskin color bana defter hediye etmeli :)
Ne hergeleyim ama.

Kalın sağlıcakla. 

3 Temmuz 2013 Çarşamba

Düğümlere Üfleyen Kadınlar - Ece Temelkuran

 Yazarın okuduğum ikinci kitabı.
 Geçen sene muz seslerini okumuştu. Aklımda kayda geçsin'i okumak vardı. Belki yaz sonu bu kitabı alırım diyordum. İkinci el tezgahında görünce hemen aldım. Biraz kirli idi sileyim derken parçaladım. Sağı solu dökülmesin diye pek kibar okudum kitabı (mı acaba? ).


Kitap hakkında az buçuk bilginiz vardır. Ben özet geçeceğim. 

Mısırlı bir akademisyen, Tunuslu bir danscı ve Türk gazetecinin yolları bir otelde kesişir. 
Hayatımız pek sıkıcı gelin hiç tanımadığımız bir kadının peşinden Orta Doğuyu dolaşalım derler ve hemen valizlerini toplarlar.  
Tabi ki sıkıldıkları için değil. Kendilerinden kaçmak için bir yol ararlar ve bahaneleri hazırdır. Madam  Lilaya çıkacağı yolculukta eşlik edeceklerdir.

Kimdir Madam Lila?
Fikirleri sorulmayan Esma, erkekleri kendine hayran eden Tin Abutut, yoksa ülkeler arası dolaşıp bilgi taşıyan Samira mı?
Kim olduğu önemli değil, önemli olan kadın olmak. 

Alınması gereken bir intikam ve aşılması gereken yollar vardır. Hepsinden önemlisi iç hesaplaşma. 
Hikaye gayet akıcı, ama saçma yerleri boldu. Dört tane kadının hatır işine güvenli yolculuk yapacağı nerde görülmüş. 

Hikaye üç bölümde oluşuyor desem yeri. Muhammedin mektupları, Didonun hikayesi ve yolculuk. 
Didonun hikayesi güzeldi. Bir lahit üzerinden okunuyor hissi veriyor.

Daha önceki kitapta da dikkatimi çekmişti burada pekiştirmiş oldum. Neden Türk kızı silik karakterdi. Yazar kendini gazeteci yerine koydu, mütevazi mi oldu yani. 
Nasıl gazeteci anlayamadım. Hiç meraklı değil, sorgulama yapmıyor. 
Geçerken uğramıştım gibi.
 ''Kimse kal demedi, gel diyenin ardından gidiyorum'' diyordu sonlarda.
 Sebebi o deyip teselli mi olalım.  

Başlardaki sürükleyici etkiyi sonlarda bulamasam da kitabı beğendim. 

Kısa notlar

Kendini  affediyor sağa sola sallayarak başını. Zalimler kendi zulmünü nasıl büyük şefkatle affederse öyle.

Dışarıdan görünenin aksiydi her şey. Sığınan, sığındığını var ediyordu. Korunmaya ihtiyacı var gibi görünen, aslında koruyandan daha kudretli idi. 

İnsanı en çok kendini hayal kırıklığına uğratmak mahveder. 

Başka kadınların çaresizliğine öfkelene kadınlar muhakkak kendi çaresizliğine öfkeleniyordur. 

Eğer bir kadının kendinden sakladığı bir şeyi ortaya çıkarmak konusunda bu kadar yılmaz bir kaşif isen muhakkak kendinden sakladığın bir kadın var içinde.

İnsan bir kez sınırı geçince hangi sınırları ne kadar geçeceğini kestiremiyor. 

Başkalarına benzemeyen kaderimizin kaldırabilecek kudrette miyiz?

Kadınlar, kurban olmayan kadınları kalpsiz sanırlar.

Gençliğin oyunları olgunluğun işkencesi olurmuş, bilemedim. 

Düşmana teslim olmak daha kolay. Onurun kırılır en fazla, ama seven birine teslim olursam... Esir düşerim. 

Benden bu kadar. Kalın sağlıcakla.