31 Mayıs 2014 Cumartesi

Mart Menekşeleri

Blog aleminde bu kitabı okumayan kalmadı.  Bir ben okumamıştım o da oldu. Özümden uyuz bir kişilik olduğumu takip edenler bilir :) illaki bir şeylere muhalefet olacağım. Madem blog alemi okudu beğendi,  ben okumayacağım. Popüler olana karşı antipatim var. 
Ee ne değişti de okudunuz diye soran olursa cevabım hazır.  Okuma şenliği kapsamında 2010 dan sonra yazmaya başlayan bir yazar okuyacaktık, kütüphanede en uygun kitap mart menekşeleri idi.


Öncelikle "ay çok akıcı dili var,  sürükleyici" gibi cümleler beklemeyin, çünkü beğenmedim. Millet nasıl beğendi demekte bana düşmez, zevk meselesi. Benim beğendiğimide bir başkası beğenmez. 

 Benim için kitap okununca bana bir şeyler katmalı.
Ben bu kitapta ne kurguyu nede dili beğendim. 
Dili basitti, hikayenin sonunu tahmin etmekte zorlanmadım. 
Özetle; benim için güzel bir kitap olmamanın ötesi,  zaman kaybıydı.
:(
Çok mu acımasızca yazdım acaba?

28 Mayıs 2014 Çarşamba

Mayıs Okumaları 2


Okuma şenliği kapsamında bir liste hazırlamıştım. Baktım liste bitmiyor, listede değişiklik yapıp ince kitaplara okudum.

Kırmızı Sardunya - Faik Baysal

Bu yıl yeni yazarları tanımaya karar verip kendime bir liste yapmıştım. Az çok listemi eksiltmeye başladım. Listeyi eksiltmek hoşuma gitse de ev ödevi verilmiş öğrenci psikolojisi yapıp liste dışına çıkmak istiyorum. 
Kırmızı sardunya da tam olarak bu ruh halinin ardından okundu. 
Kütüphaneden ödünç aldım, bir çırpıda okudum.
 Kitabı aldığımda kitap hakkında bir bilgim yoktu. İç içe iki hikaye kitabından oluşuyor.



İlk Hikaye kitabımız Kırmızı sardunya. 5 farklı hikayeden oluşuyor.

İkinci kitap; Sancı meydanı. 9 adet hikayeden oluşuyor.
Hikayeler genel olarak karamsar.
Karamsar olması kitabı sevmeme engel olmadı. Fark ettim ki ben hikaye okumayı seviyorum.
İlerleyen zamanlarda yazarın başka kitabını okumayı düşünüyorum. 


Kırmızı Zaman - Mine söğüt

Mine Söğüt kimdir, ne yazar hiç bir fikrim yoktu. Ta ki yazar ayları kapsamında Mine söğüt adı geçene kadar. Okuma şenliği kapsamında daha önce kitabını okumadığım bir kadın yazardan kitap okuma katogorisi vardı. Benim aklımda Safiye Erol vardı. Samiha Ayverdi'den 1200 sayfa okumak bana çok ağır geldiği için vazgeçip kafa dağıtacak bir kitap okumaya karar verdim. 



Kitaba başlamadan önce çoook eskilerden bir hikaye okuyacağım sandım ama yanıldım. Kitabın zamanı yok gibi. Daha doğrusu kitapta var gidi ama birbiri ile çelişen durumlar söz konusu olduğu için zamansız diyeceğim. 

İncecik kitapta belli başlı bir kaç karekter var.

Hiç kimseyle iletişim kurmayan, kırmızı kayığında bolca vakit geçiren Zaman Dayı

Fakirlerde görülmeyecek bir rahatsızlık olan alerjiye  sahip küçük kız Hüsran 

Mahallenin delisi Halat Niyazi

Küçükken babası tarafından terk edilmiş Botan

Mezarcı Kambur. 

Hikayedeki karakterlerin bir noktada birleşmesini bekliyordum ama bu noktanın bu kadar silik olmasını beklemiyordum.

Kitabı beğendim mi? Henüz karar veremedim. Dilinin akıcı olduğu ve farklı bir tarzı olduğu tartışılmaz.
Yakın bir dönemde yazarın yeni bir kitabını okur muyum? Şuan için okuyacağımı sanmıyorum.

Kitaptan kısa alıntılar

Sıradan insanların yaşamları bile şaşırtıcı öykülerle doludur.

Sırlarla yaşamak büyük bir hünerdir.

Küçükken anneannem bana, sonsuz zamana algısından bahseden bir masal anlatmıştı: Çocuklar zamanı algılayamadıkları yaşlarda, tüm evrene hakim olan o tanrısal sonsuzluğu hissedebilirlermiş. bu onları huzurlu ve korkusuz yaparmış. Zamanı algılayamadıkları için zamanın geçişini de farketmez ve kendilerini ölümsüz bilirlermiş. "Sen" demişti. "Şimdi o sınırsız zaman algısının büyüsündesin; zamanın geçip gittiğini farkettiğin an büyüyeceksin.


Delilere sır konusunda güvenilmeyeceğini sananlar çok yanılırlar. Bir deli değer görürse tüm sırları saklayabilir, çünkü deli, kara kutunun içini, onu hiç açmadan da görebilir.

Işık vurduğu yeri aydınlatır ama her zaman görmeyi kolaylaştırmaz; bazen gözleri kamaştırır; akla olmadık hayaller sızdırır.

Yaşamanın ilk şartı bir gün mutlaka ölmektir.

Vicdan, Tam kalbimizin altında duran bir organ...
Vicdan, bir bebeği ilk ağlatan,
Bir ölüyü son terkeden...
Vicdan...

hayat tuhaflıklarla doludur ve katlanılabilir olmasını bu tuhaflıklara borçludur.


Yusufcuk - Samiha Ayverdi

Okuma şenliği kapsamında aynı yazardan 1200 sayfa okumak diye bir katagori olmasa bu kitapları ne zaman okurdum bilmiyorum. Kitapları alıp alıp stok yapmışım, okumuyorum da amaç ne. Allahdan bir etkinliğe katıldım da okunmaya bekleyen kitaplar okundu. 



Son Ayverdi kitabı dili ağır olsada güzeldi. Iki kitapta biraz sıkıldım genel olarak Ayverdi kitapları güzeldi. 

Bir sonraki kitap postuna kadar esenkalın efendim. 

25 Mayıs 2014 Pazar

Ballıkayalar Tabiat Parkı


Arkadaşlarla bir süredir gitme planları yapıyorduk. Yağmurmuş, 19 mayısmış, soma faciası derken bizim planlar bu haftaya kadar ertelendi. Ablamlar Kuzuluğa gitmeye karar verdikleri için bende yürüyüşe gitmesem ablamlarla kuzuluğa mı gitsem diye tereddütte kaldım biraz.




Yürüyüşten bu kadar zevk alacağımı tahmin etmemiştim. 


Çoook yürüdük, öldük bittik. En az  5 saat yürümüşüzdür. Ben telefonu hiç olmayacak yere ( aslında düşebilmesi muhtemel bir yer her 10 kullanıcıdan 5'i düşürüyor :)  Yurtta iken bu sebepten sürekli lavaboları kapatırdılar) düşürdüğüm için vakit kavramın pek oluşmadı. 



Tek bildiğim çoook yorulduğumdur. 


11 kişilik grupta 3 kişi ilk zorlukta geri  döndü.


8 kişi parkuru bitirebildik. 


Akşam 8 de evde idik. Yorgunluğu eve gelince daha bir anlıyor insan. 


Yatsı ezanını zor bekledim. Başımı koyduğum gibi uyumuşum. Sabah zor kalktım, hatta kalkamadım. Her yerim tutulmuş. ablamlarda yok annem beni sağa sola koşturmaya çalışıyor ama acemi blogger koşturamıyor. 


Zorlan yürüyorum, ben kim yürüyüş yapmak kim. 
''pişman mısın kuzum'' diyecek olursanız ''Nayır, pişman değilim'' derim.
Gezi çok heyacanlı idi bol macera, bol kahkaha.
Arada bir yapmak lazım. 
Ben biraz dinleneyim devamını sonra anlatırım. 
Gitmeden üstteki resim zor geçişlerden birisi idi. Sudan tiskindiğim için üsttten tırmanayım dedim ama olmadı. Su kenarından dolandım. 
Ben gideyim annem evi süpürmemi, makinayı boşaltmamı ve mutfağı toplamamı istiyor. Bir Katya olaydı fena olmazdı :)

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Mayıs okumaları

Kuzenim blogumda kitaptan başka yayın olmadığı icin sıkıcı buldugunu söyledi. Bende onu dinledim ve tek tek kitap yayınında vazgecip toplu yapayım dedim.

Toplu yayın yapmanın dezavantajı insan unutuyor. Hangisi önce,  hangisi sonra?


Han Duvarları

Lisedeyken sık sık şiir kitabı okurdum. Felsefe hocamızdan isterdik, bizi kırmazdı. Neden şimdi okumuyorum dedim ve evdeki en ince kitaptan başladım. Ömer Erinç'in şiir kitabında 13 sayfaya zor geldim. Baktım olmuyor, bıraktım siiri. Ben kim şiir okumak kim. 
Daha sonrada kitap okuma şenliği kapsamında han duvarlarına başladım. Kitabı lise döneminde severek okuduğum için sahaflarda görünce hemen almıştım.  Hemencecik okudum mu? HAYIR :(
Şiir düz yazı gibi okunmuyor ki. Ilk başlarda günde bir kaç tane daha sonra haftada bir kaç. 
Nihayetinde bitti. Bir aydan uzun süredir elimde kaldı o ayrı. 

Dünya Edebiyatından Seçme Öyküler

Kitap yıllardır kitaplıkda duruyordu. Kim almış, nerden gelmiş  bilmiyorum. Tek bildiğim daha önce rast gele birkaç hikaye okuduğumdu. 


Bir yazardan öyküler okumak yerine dünya edebiyatından seçmeler okumak daha güzel. 


Liste pek uzun olmasada güzeldi. 

Istanbul Geceleri

Tamam Samiha Ayverdi'nin yazılarını beğeniyorum,  elimdeki kitapları da bitirmek istiyorum ama insan kendine bu kadar eziyet eder mi a dostlar.
Okuma şenliği kapsamında aynı yazardan 1200 sayfa okumak diye bir katogori var. O kapsamda kendimi zorluyorum. Dil ağır zor okunuyor. 


Kendime güveniyorum,  son bir kitap daha.
Gaza geldim mi? Yok artık :)


Efsane Iskender Pala

Kitabın ismi benim için Efsane değil Barboros. Bir türlü efsane demek aklıma gelmiyor hep Barboros.
Bir aydır okuduğum kitaplar o kadar ağrıdı ki Iskender Pala ilaç gibi geldi. Gündüz Samiha Ayverdi ( Efsane bittiğinde 65. Sayfaya gelmiştim ) akşam Barboros okudum. 


Kitap Barboros'u an, anlatsada ben sidi can'ı merak ettim durdum. Gerçekte kimdir, sırrı nedir, Billure'yi bulacak mı?
O yuzden kitabın sonunu yavan buldum. Son ana kadar heyecanlı gitti son anda yazar sıkılmışda bir an önce bitsin diye hemen yazıvermiş gibi.   Ne oluyoruz, bitmemeli dedim ama bitmiş.


Köprü - Ayşe Kulin

Utanarak yazıyorum, Menekşe ablanın verdiği kitapları bitiremedim. Aklımda başka bir kitabı okumak vardı, başladım da. Bitiremeyince bunu okuyayım dedim.
Kitap hakkında bir fikrim yoktu. Kapağı açmamla fikir sahibi oldum. Recep Yazıcıoğlu hakkında pek çok şey bildiğim için kitap yabancı gelmedi, bildik hikayeler. Samiha Ayverdi okurken araya girmiş oldu ( 110. sayfadayım Ha gayret bitecek).

Son bir ay kala KPSS'ye hazırlanmaya karar verdim. Sadece iki denemeye girerek başlamış oldum. İkisi de kötü geçti. Ders çalışmak ne uyuz bir şeymiş öyle. Rabbim hazırlananlara kolaylık versin. 
Esenkalın efendim. 

13 Mayıs 2014 Salı

Etamin Masa


Etamin masa örtüsüne fi tarihinde başlamıştım. Bitirdiğimi sanım kaldırmıştım ki örneği eksik işediğimi fark ettim. 
Arada iki seccade işledikten sonra masa örtüsünü bitirmeye karar verdim. 

 

şablonu şu siteden resmi buradan demek isterdim ama coook eskiden indirmişim hatırlamıyorum.  Sahibi çıkarsa link eklerim.


Bu resimdeki gibi kare yapmak isterdim ama dantel bilmiyorum.

Bu güzellikte sonra kendiminkini eklemesem olur mu :)


Masa örtüsünü iki defa ütüledim, resim çekmek nasip olmadı.  Bende ütüsüz resim ekledim.


Resimlere imza eklemek istiyorum, pratik olarak tarif edermisiniz? Geçen günlerde yayınladığım seccadeyi birisi yürütmüş sayfa düzeni dahi olmayan blogunda paylaşmış. 
Yorum bıraktım, ses yok.  Yazısı yürütülecek kadar büyüdüm mü? 

Çevredekiler renklerinden dolayı beğenmesede ben beğendim.  
Önemli olan yapanın beğenmesi değil mi?
Kalın sağlıcakla. 

2 Mayıs 2014 Cuma

Bahar geldi

Bahar geldi gelmesinede biz koca koca binalardan baharın geldiğini fark edemiyoruz.  Bir deniz havası bir yeşillik hiç fena olmazdı. 


Çok şey istemiyorum. Kalabalıktan uzak sakince iki satır kitap okumak istiyorum. Yok yok sakinlik bulunca kitapta okumayayım doğayı keşfe çıkayım. Her daim bulamıyorum. 

Aaa.
Yoksa siz hala Atatürk alberetoryumuna gitmediniz mi?
Bende gitmedim, ne bekliyorsam. Birisi beni dürtsün olmuyor. Bir hafta sonuda evde pineklemeyeyim. 
Olmuyor böyle.