30 Haziran 2018 Cumartesi

Michael meets mozart

Türk klasiklarinde sürekli tebdili mekan konusu geçerdi de anlamazdım. Büyüyünce, günlük hayatın koşuşturmasından kaçıp kurtulmak istiyor insan. O zaman önem arz ediyor  "tebdili mekana" kavramını. Ne elzem hir şeymiş, hava gibi su gibi.
 Büyükadanın mehtaplı geceleri, kağıthane'nin meseire yerleri yok. Onun yerine faytono koşulmuş atlarla, yarış atına dönen insanlar almış.  Günlük hayat yorgunluğuna dayanamayan insan evladı kaçmak için zumlara plateslere katılsada nafile, dinlenemiyor !
Anlık nasıl dinlenirki insan.
Ben müzik dinlemeye çalıyorum.  Bazen işe yarıyor.  Bazende aynı seyleri dinlediğim için sıkılıyorum.  


Bunalmış bir halimden karşıma çıktı bu parça,  biraz klasik biraz asi.
Biraz mozart, biraz michael jackson.
Az biraz dinleneceğim deyip kalkıp kaçmak vari :)

Bu güzel yorumu yeni kesfettiğime bakmayın oldukca eski bir parça.  Yani her şeyin çok çabuk tüketildiği bir toplumda eski.
Dinleyiniz efendim.

28 Haziran 2018 Perşembe

Momo ve diğerleri

Bazı şeyleri anlamak benim için gerçekten güç. 
Neden  insanlar bazı şeyleri abartır ki. 
Bir film, bir müzik yada kitap neden bir anda çok sevilir ki. 

Recep İvedik serisi seriye bağlamadığı dönemlerde milletde Şahan hayranlığı vardı,  ara ara bende bakıyor ama abartmıyordum. Sürekli izlenecek kadar yenilikçi bulmuyorum çünkü. Recep Ivedik 1 çıktı ben üniversiteye gidiyorum. Millet nasıl bayıldı,  öldü bitti. 
Birisi yanında gaz çıkarsa,  küfretse öldürsen tarafına bakmayacak kişiler para verdi küfür dinledi. Pes!

Ben  filmi izlemedim, bir ara otobüs yolculuğunda denk geldim zorla kendimi uyuttum. Geçen günde tv de yayınlandı.  Ablam açtı izleyecek ne saçma bir şey öyle. Tamam 3 ve 4 ü izleyip eğlendim ama bu ilk film saçma ötesi.
Bazı moda akımları da aynı etkiyi yapıyor bende. Koca totalarıyla geyikli tayt giyen kadınlar.  Koca göbek altına dar ve kısa paça pantolon giyen adamlar. Yooo bizimle değilsiniz.


Kitaplarda aynı şekilde.  İnsanlar neden abartır ki. Ya da herkes mi beğenir de tek olumsuz kelime kullanmaz. 
Vaktinde momo da çok tutuldu. Herkes öldü bitti, aynı teraneler işte. 
Şahsım adına kitabı alıp okumazdım. Yeğenim için almıştım.  Almışken okudum. 
Abartılcak bir şeyde bulamadım.  
Fazla çocukça,  nasıl bir mesaj verdi anlamadım bile.
Arkadaşa beğenmediği söyledim.  "İllaki bir ders vermek zorunda değil" dedi.  Bir ders çıkarmayacaksam, ebedi bir dilide yoksa neden okudum ki.
Tamam kötü değildi de, güzel de değil ki. En azından benim için değil


22 Haziran 2018 Cuma

33

33 yaş!
Yıllar ne kadar da acımasız ben kendimi bilemeden gitmiş de gitmiş. 
Sahi kendimle ilgili daha ne bilmeliydim ki ? Bildiğim kadarı bile ürkütürken. 
Neden ürküyorum ki? Hani bir kadının en güzel dönemi 33 müş. Aynaya bakıyorum,  oluru bu kadarmış :)
Şaka bir yana yaş 33 olunca ne olurki yada ne olması gerekir ki. 
Olduk işte, hayatta bir değişiklik oldu mu, yok.

Annem olsa (Annem var çok şükürde bu satırları okumayacak ) "evlende yaş almanın bir anlamı olsun " mihvalinde gayet yorucu cümler kurardı.
 Bir benim annem mi böyle, " evlen de evlen".
Sanki kadının başını üstünde oturuyoruz.
Evlenince hayat bir baska mi oluyor, içtiğin suyun, soluduğun havanın tadi mi değişiyor?
Yoksa değişiyor mu? Aydınlatın beni.

33 denince aklınıza ne geliyor. 
Benim aklıma bir insanın kendini ispatlaması geliyor.
Hem kişilik hemde maddi imkanlar açısından.
Fazla mı maddi düşündüm.  Daha süslü cümleler mi kurmalıyım bilemedim.
Süslü cümle kurmayı da bilemem ki.

En iyisi doğum tarihimden bahsedeyim.

Kiraz ayının onunda doğmuşum.
İlk kiraz çıkmış on gün sonra ben doğmuşum kiraz gibi pembiş yanaklarla :)

Yok aslında öyle değil,  kocakarı aylarında biri olur kiraz ayı bizim aylarla arada 10 ya da 13 gün var. O yüzden ben doğum günümü net olarak bilmiyorum. Bazen 20 diyorum, bazen 23 hatta 21.
Özetle ruh halime göre tarihte değişiyor. Doğal olarakta kutlama olunca şaşırıyor insan.

İlk kutlama pazartesi günüydü.  Benim doğum günüm kesinlikle unutulur bu doğum gününü herkes hatırlasın istiyorum dedim.
Kendim unuttum ama karşı taraf unutmamış.
Kutlama muhabbetinden hoşlanmadığı halde.

Sonra memleketten kuzen kutladı.
İşten ayrılan arkadaşım da mesaj attmış, sonra  hediye ile geldi.  kaktüs almış profil fotomda görmüş severim diye almış.
Çok sevindim ama tepkim nasıl olmalı bilemedim.

Madem hatırlanmak istiyorum neden ruh halimi ona göre ayarlamıyorum ki.

Bir süre önce ablamlara teleskop istiyorum demiştim. Kalkıp bana teleskop alınsın beklemiyorum ama şakaçıktan bir anahtarlık alın di mi!

Su yeşili ayakkabılarım var. Bunlara uyan kiyafet istiyorum dedim. Ablamlara kalmadan kendim aldım.  Ablamlarada sakın pasta almayın yemeyeceğim dedim ama almışlar.
Yiyesim yok.  Yine de yedim.
Neden böyleyim ki.

Bir koşu çocukluğuma ineyim.
Çocukluk çok uzak en iyisi 2013 ve 2014 gideyim.
Gittim geldim, fark ettim ki ben bile kendimi ciddiye almazken başkası neden alsın ki.
Neyse efendim ben sizi sıkmayayım.
Rabbim 33 e giren tüm kadınların karşısına güzel insanlar çıkarsın. Hayatları masal kadar güzel geçsin :)

16 Haziran 2018 Cumartesi

Sinema - Takıntılar

Uzun zamandır film izlemiyordum. Bu film karşıma nasıl çıktı hatırlamıyorum.  Konusuna baktığım gibi beğeneceğimi düşündüm ve başladım. 

Film bir grup takıntılı insanın doktorlarını beklerken geçirdikleri zamanı anlatıyor.  Birbirlerinden farklı takıntılar sahip 6 kişiyi konu alan film İspanyol yapımı.  İspanyol filmlerini pek bilmem. Bundan sonraki süreçte yönetmenine dikkat edeceğim kesin.

Vicente Villanueva! Umarım unutmam.

Türk insanı olarak psikoloğa gitme alışkanlığımız yok, haliylide OKB teşhisi koyulan ahbabımızda yok. Bu demek değil ki çevremizdeki kişilerde opsesif kompulsif bozukluğu yok. 

Merdiven çıkarken basamak sayan,
 alışverişte reyon düzelten,
 tekrar tekrar temizlik  yapan ve daha niceleri. 

Özetle film etkileyiciydi. İzlemenizi tavsiye ederim.
Keyifli seyirler.

13 Haziran 2018 Çarşamba

Puhu tv -Şahsiyet

Dizinin fragmanını görünce ne karanlık dizi demiş izlememiştim.
Beğenmemende bir sonuca bağlanmadan yayından kaldırılan kara yazı diziside etkili olmuştur.  İkiside eski demeyin, ben dizileri bittikten sonra izliyorum. Kaç bölüm olduğunu bilmeliyim. Uzun uzun sezonlar sürmemeli. Bittimi bitmedimi düşünmemeliyim.
 Sonu belli olan diziler tam benlik. Bu niyetle başladım şahsiyete. 
Şahsiyeti hatırla diye notlar bırakan seri katil.  Türkiye de bir ilk.
Kişilerin duragan halleri, renk uyumları, çekimler ve konusu gayet etkileyici bir dizi. 


Sevinerek söylemeliyim ki son iki bölüme kadar hikayede tahminde bulunmadım.  Demek ki benden katil olmaz :)


Haluk Bilginer'in oyunculuğunu hep beğenmişimdir.


Cansu Dere yi hep durağan bulmuşumdur rol cuk oturmuş. 

Diğerleri, 
?
....
Ben uzun uzun anlatmayayım. En iyisi izleyin. 
 Sonunda da benim kadar kızın.  Yaşlı neneler gibi kızım o kapıdan geçmeyin diyin. İşin kötü tarafı o bir film deyip kurtalamıyoruz. Biliyoruz ki güzel gözlü,  sırma saçlı pek çok rehyan'a yazık edilmekte. 
:(