13 Ekim 2015 Salı

İki Şehrin Hikayesi

Yıllar önce yazarı pek tanımazken okumaya niyetlenip yarım bıraktığım kitaplardan biridir iki şehrin hikayesi. 
İyiki de bırakmışım, bu kitabı okusaydım eminim başka kitaplarını okumak istemezdim.
İlk Siyah Lale, ardından Monto Kristo Kontu'nu okudum.
Üçüncü olarak İki Şehrin Hikayesini okumuş oldum.


Kitap Fransız devrimine doğru ağır ağır ilerliyor. Ilerlerken biraz Fransa biraz da İngiltereye doğru ilerliyor.
Fransız devrimine zemin hazırlanırken gereksiz tutuklamalar, ajanlar, şehirler...
Kitabı biraz okunur kılmak içinde bir sevda hikayesi.
Kitabın sonunda şunun şunla bağlantısı var dediğim ne varsa tutmadı :) Harikayım, bu yüzden yazar değilim galiba.
Neyse efendim yazarın tarzını beğendiğim için severek okudum. Yazarı ilk defa okuyacak olanlar bu kitaptan başlamasın.

Kitabı okuyalı iki ay olmuştur.  Köydeki kuzenimin kitabı.
Ne okuduğumu unutmamak için hemen geldim not aldım.
Tamam yalan, tabletteki resimleri sileceğim, silmeden bir iki yazı yazayım sonra silerim dedim.


Bu arada ilk resimdeki toz içindeki gaz lambasına görmemezlikten gelin.
Temizlik yaparken çıkardım annemin göreceği yere bıraktım. Kapkara olan  lambanın camını pırıl pırıl yaptı. Bunu yaparken kuzenleride eleştirmekten geri durmadı "ne bicim kızsınız, hiç bu lamba böyle kaldırılır mı? Ben yeni gelinken her sabah parlatırdım" gibi sözlerin nicesini saydı döktü.  Kızlar umursamadı o ayrı dava :)
Gitmeden Sürahiyi tanıyan var mı? Babaannemin ceyizinden.

2 yorum:

  1. Antika sevdalısı olarak sürahi zaten gözden kaçmaz :)

    Kitap - kırtasiye çekilişime beklerim...

    YanıtlaSil
  2. Antika sevdalısı olarak sürahinin durduğu sifonyeri görmelisiniz.

    YanıtlaSil

Sizden alalım bir fikir....