20 Mart 2017 Pazartesi

Sırca Fanus- Slyvia Plath


İntihar eden bir başka yazarla karşınızdayım. Özellikle uğraşsam depresif yazarları derleyip de okumaya başlayam. Bir şekilde denk getirmişim. İntihar temalı kitaplar, intihar eden yazarlar ve halinden memnun olmayan roman karakterlerini ard arda sıralamışım. 

Ruh halimi yansıtıyor demeyeceğim. çok şükür iyiyim. Tamam çok şey isteyip hiç birine yetişemiyorum ama olsun. Sağlığım sıhhatim yerinde zamanla yaparım. 

Kitaba dönecek olursak. Kitabı yıllar önce not almışım, konu neydi unutmuş gitmişim. Ard arda 3 tane Stefan Zweig okuyunca değişiklik yapayım başka kitap okuyayım dedim. Özellikle de konusuna bakmadım. Millet ''bayıldım, öldüm öyle güzel kitap'' diyecek bende kitaptan soğuyacağım diye. 

Efendim kitap çok güzel başladı.  '' Planlar birbiri ardından aceleci tavşanlar gibi hoplayarak geçiyordu kafamdan.'' diyen bir türlü ne yapacağına karar veremeyen kızımız gayet mutlu gözüküyordu. İç sesi çok güzel yansıtılmıştı. 
Ne oldu ise tüm kıyafetleri terastan uçurdu ve kitap bir anda yön değiştirdi. Böyle bir şeyi neden yaptığı duygusunu yeterince ifade edilmemiş bence. Ya da ben anlamadım, çok şükür. 

Sonradan öğrendim ki otobiyografik romanmış. Daha doğrusu hayatı ile paralellik gösteriyormuş. O yüzden yazar kitabı takma bir isimle çıkarmış. İntihar ettikten sonra gerçek adı ile yayınlanmış. 

''Neden sırça fanus'' derseniz yazar kendini bir fanus içerisine kıstırılmış olarak gördüğü için Sırca fanus. 
Fanus deyince benim aklıma tüm kötüklerden arındırılmış temiz sakin bir hayat geliyor. Yazar olamama  nedenim oradan geliyor galiba. 

Kızımız edebiyat öğrencisi olunca yazarlara, şairlere, dergilere ve kitaplara da değinilmiş.

Finnegans Wake,  Dylan Thomas, Four Quartets,  James Joyce   ve daha niceleri.

 Alıntılarla veda ediyorum. Keyifli pozitif kitaplar okumanız dileği ile.

Korkunç bir hayvanın üzerinden atılmış bir deri gibi pörsük ve terkedilmiş hissediyordum kendimi. Hayvandan kurtulmuş olmak ferahlatmıştı beni, ama ruhumu ve pençelerini geçirebildiği her şeyi de alıp götürmüşe benziyordu.

Tanınmamamın çok önemli olduğunu hissediyordum.

ırmağınakışı, Havva ile Adem’den beriye...

Baştaki küçük harf hiçbir şeyin gerçekte en baştan, büyük harfle başlamadığı, yalnızca kendinden önce geleni izlediği anlamına gelebilir diye düşündüm. Havva ile Adem kuşkusuz Adem ile Havva’ydı ama belki başka bir anlam da taşıyordu.

Ona yalnızca istediklerimi anlatacak ve bazı şeyleri gizleyip bazılarım açıklayarak onun kafasında yarattığım izlenimleri kontrol edebilecektim. Bütün bunlar olup biterken o da kendini pek zeki sanmaya devam edecekti. 

Kafamın içinde bir beyin olmadığını görmemek için insanın kör olması gerektiğini düşünüyordum.

Çünkü nerede olursam olayım  hep aynı sırça fanusun altında kendi ekşimiş havamda bunalıyor olacaktım.

4 yorum:

  1. hayatı üzücü ama yazıları güzel yaa bizim nilgün marmara gibi iştee :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nilgün Marmara ? Cahillik zor azizim :) hemen bakıyorum, kimmiş tarzı neymiş diye.

      Sil
  2. bazı kitapları interenet popüler yaptı diye düşünüyorum , bu da onlardan biri . Ben ayılıp bayılmamıştım mesela , bu şekil düşündüğüm bir kaç yazar daha var , ama burada zikredersem topa tutulmaktan korkarım . Bağzı bayılanlar üzerime falan düşer :((

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hep öyle olmaz mı zaten. Popüler biri bir kuyuya taş atar, bizim gibi kenarda kalmışlarda '' o taş sıradan bir taş çıkarmaya gerek yok'' diyemeyiz. Sesimizi duyan olmaz.

      Sil

Sizden alalım bir fikir....